22 Mayıs 2012 Salı

özlerim seni kesin.
kaçıncı özlemesi bu kalbin,
bilmiyorum.
yokluğuna sarılır uyurum
ya fotoğrafından kaçarken tutunurum
denize düşmek de var-seni bilmediğim;
boğulduğum...

gitme de denmedi
kal da.
ben yanlışım doğru haznende
yapışan benim; belki tutkal da...

susuyorum şimdi.
gitmene mani olmamak amacım.
git diye, bir benlik heyecanında kavrulmuş:
tek kalsın ki seni gerçekten sevmiş olası bu yürek
bilmediğin ama tattığın bir aşkı anlatacak sana
yarını bugünde yaşamış bir gelecek...

okumayacaksın.
okusan da dili sana ağır gelecek.
anlamayan her çocuk gibi gülümseyecek
aklınca dalga geçeceksin.
eğlenirken yanağındaki hüzün mani olacak herşeye
benle giden ne varsa aslında kalmıştı diyecek
uçağının hiç inmediği bu limanda;
yada hep gidenenin olduğu bu istasyonda..

çok tatlısın.
ama asıl tatlılık:
bilmeyişin; el sallamanın asaletini
pençelerini toprağa geçirmişliğin gururunu
bu gururla perçinlemiş yalnızlık şerbetini.

kızmıyorum.
yanlış zamandı.
bir eski tarihti yaşanmamış takvimde.
sana yaşamadığını yaşatamadım.
istedim ama yapamadım, yapılmadı bu bakımdan.
eller kollar bağlı, yüzmek zor bu buz denizinde
donmak tek muhtemel mukadderat
gülmek ise biz çocuklara armağan kaderden