31 Ocak 2012 Salı

mecburiyet

hani bazen çiçeği değil baharı seversin. gökyüzü ve onun parçası yıldızlar gibi. bütüncül yaşarsın. çünkü korkuyorsundur tekillikten. kuvvetli bir tekilken, korkulur çünkü yapayalnızlıktan. hep dertlere daha kalabalık görünmeye çalışır insan. tek başına tek şey, en çok kalın, ama tümde bir cılız, yalnız...

korkmak insanca. çekinmek belki daha insanca. hele istemek en insanca belki... insanlıktan sakınılır mı?... korktukça sakınır insan, sakındıkça daha küçülür gözünde, cesaret güçlü yalnızlara eştir o hesapça, zayıf şirinler korosu. herkese, herkesi sevdiğini söyler. herkesi kırmaz. kendinlikten bir parça daha, bir parça daha. sonra tanıyamaz kendini. korkar kendinden. bu sefer yine bir yığın, yine eğim boyunca yuvarlanmak, kafa göz hepsi bir arada...

yollar. derken. ayrılıverir. kalabalık derken. cılızlaşır. birileri bir yolu tutmak ister ve derler ki, bizi istiyorsan, bu yol. ve bakarsın arkana. henüz herşey billurken yanındaki son kalanları da bir diğer yoldan ilerlerken görür. onlarsız yapamıyorken, şimdi onlarla olmak için bir bölünme paranoyası, ya nasıl olacak sarmalı, bir korkakça insan hareketleri, kendini kınamadan, aşamaz bendini ve her türlü eksiktir kendi. kabın şeklini almalı, kabın şeklini alan ne varsa akar ve akarken beyni, şeklini alır yalnızlığın, yalnızlık şekilsiz... şimdi, bir seçim belki tek seçim zamanıdır.

hadi seç. seçmek de cesaret. seçmek tek çözüm. yine yalnız. yalnızca seç.


Hiç yorum yok: