bu yaz dedemin vefatından sonra onların balıkesire geldiklerindeki, geçici olarak tuttukları evlerinin sahipleri Mehmet amcalara gitmiştim. Mehmet amca, felç geçirmişti ve konuşma yetisini yitirmişti. ama daha yaşayacağım beni ne işim var benim bu yatakta der gibi, debeleniyor kendini yere atıyordu o yataktan her seferinde. annanem ve ben onları ziyaret ederken bir seferine tanıklık etmiş olmuştuk. güçlüydüm, kudretliydim elbet de, Mehmet amcanın son olduğu ameliyatın dikişleri patlamıştı, karnı sağ yanından ve belinin yanında sanki bisikletlin dış lastiğinden sarkan iç lastik gibi dışarı çıkmıştı. yani, kucaklamak zordu. kaş yapayım derken, göz çıkaramazdım. eşi Medihanım Teyze ile birlikte yarım yarım kaldırıp koyduk yatağına... taze olan dedemin acısı ile, ölmek sanki bazen yeğdir diye geldi aklıma o an. içim yıkıldı. ölüm yada ölmemek, seçim yapılabilir miydi... seçim nedir ki, dönülebilir bir şey olmalıdır kuşkusuz da, bu iki basit seçenekten hangisi; silip, yeniden işaretlenecek kadar latenayit'yı?... hayat'yı bu be; hayat. herşeyin omurgası, manası. yaşamalıydı insan. kesinkes yaşamalı idi. umut yaratmak için mi, yada bilmiyorum-yaşamalıydı işte... E peki, ben küçükken, henüz serpilirken, gömleğinin sağ kolunu sıyıran o güçlü adam, şimdi bana hangi bilek güreşini teklif ederdi de, ben ısrarcı olurdum bu şiarımda... uff. sıkıldım kendimden. ve hala sıkılıyorum bu ikilemimden... çözemedim. çözülmüyor. yeniğim.
ve çocukluğumu yitiriyorum. Mehmet amca da öldü. dedemin arkadaşları da ölüyor yani. lanet olsun. o selviler ile dolu ormanlar, şimdi benim için hep o genç kalacak o sivillerle mi doluyordu bir yandan?... dedemi gömerken ağustosta, bakamamıştım. kaçmaya çalışması dışında bir şey değildi o gömme merasimleri sanki, insanın. neyse. daha da acımasım içim...
-dede. seni çok özledim. Mehmet amca ile görüşürsün inşallah. hala akp iktidarda ve yine namussuzlar. onu konuşursunuz. özledim onu bile. lanet olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder