bir buz parçası iken, seni, damla damla sevdim ben. oysa her buz gibi durmadan eridin gözümde, eridin yavaşça, ellerim şimdi donmuş, ellerim şimdi ıslak ve kirli. sevmek gelir içimden, unutmak yada vazgeçmek ters yön, aksine aşkın bir dikiz aynası görüntüsü. seviyorum, seveceğim, dahası da var belki, pişmanlıklarımla örülecek beynimde seni içinde yaşattığım hücreler, oysa sende kısılı kalmış bir şairim ben, kaç dizem firari ki?...

fark etmek en büyük güçken, bütün güçlüklerden kaçarken, seni tutmuşum sanki dilek niyetine, bir hayale seni giydirip sadece sevmişim ve saflığı sindirmişim bol bol. sen neresindeydin bakmadan, boy vermişim derin yalanlarımın kıyısından açılarak, bir rol daha verip sana, bu sefer sevdirmişim hayalimi; büsbütün vıcık vıcık hayal olmuş herşey.
şimdi gerçekler büyük, şimdi yutulması zor artık, bir gıdım daha yer kalmamışken midemde yeni bir hayale, ben hala bir kandil yakıp bu gecenin kenarında gerçeğini bekliyorum aydınlık umuduyla. gelir misin-gelmez misin, yoksa gelişin, yaşamın tersini giyiş mi, çıkarttığım zaman sadece markası mı kalıyor görünürde yada yine umut diye hayal mi karmışım yarattıklarıma, yaratıldıklarıma?...
pusulam yok, biraz daha dayanasım yok rotasızlığa. iş başa düşüyor ve ben demir alıyorum artık bu ıssız sahilden, ben artık başka mahallenin çocuklarından oluyorum, yavaştan bu eksen kayışım, gözlerini açtığında sanki benle yummamış gibi olması muhtemel artık. gidişim kaçış ve aşkın sürgün bir alcatraz, lime lime duvar duvar, deleceğim yalanı ve gerçeğe sürüneceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder