14 Mayıs 2010 Cuma

haticeden doğan netice

tek başına başlamışım ya sevgili blog, bu bana sadece yankılı duvarlar katıyor. sesim kendi söyleyeceklerim arasında boğulmalı ve ben hep aynı şeyleri söylemeliyim. zincirlemeliyim, korkarak içime kapandığım bu odalarda, daha da havasız daha da sıkılmış, daha da nasihate muhtaç olmalıyım. söz gelimi, şikayete aşığım, her şikayetimin öznesi ben değilim, ancak ne tesadüftür ki, yüklemi benim, tümleci değişiyor, en çok manada anlatım bozukluğu oluyorum, anlamlı cümlelerim hep olumsuz meyilli.

aşk diye yandığım şeyin ne olduğu bile karaya vurmuş, ben neresindeyim hayatımın, buna da va'kıf değilim, sevdiklerimin beni benim onları sevmem kadar'ını geçtim, katlandığım kadar benim için düzelseler kafi olurdu sanki. geçmişin yükleri elbette beni ben yapanlar ile birlikte ağır geliyor, her lafım hesap soruyor bana. kendi içimde kısılı kalmış ruhum ez cümle, sanki gezmesi gerekiyormuş gibi, sıkılıyorum. hiç çıkamıyorum tenefüse, en çok beden dersi, o da zaten ders olduğundan, kurtulamıyorum sanki ders bitişi bir dört kollu limuzin olan bu tedrisattan.

geçen biri demişti, devrik cümlelere bağlamışsın diye. bir yudum daha, bir yudum daha, lıkır lıkır aşıp geçiyorum noktaları, o noktalar birleşip bir doğru oluyor, onun önünde zaten, zinhar durulmuyor.

kariyerde kırık not, acaba işimden memnun muyum yada olmalıyım, muammalıyım, kinin de yok ateşli arayışlarım arasında yatıştırsın harımı. korkuyorum, sahip olduklarımın kıymetsiz kılmış olmaman ama birşeyler için de birşeylerden olmak lazım, işte ben ona ne kadar hazırım; kararsızım:/

Hiç yorum yok: