ince uzun bir sokak bu.
sonu kapalı olmalı...
camlar sıkı ve kitli-örtük,
kapılar duvar, renksiz tuğladan.
bayağı bir koşuşturma içinde.
ipince bir adım silsilesi:
hani kar yağmış da, iz etmişim gibi.
dönsem ucundan sokağın;
yok:gidenler ile gelenler öpüyor birbirini.
sıkılmadan, usanmadan ancak;
yürüyorum o adımları.
çıkış yolu olmalı.
olmazsa yaratmalı.
yoksa insan mı olur yaşayanı;
bu sokağın, kaldırımsız?...
gözlerim yoruluyor artık.
kar yağıyor olmalı,
gökyüzü gri bir karanlık, bakmak imkansız.
üşümek de var, ama üşümüyorum, ilginç.
ve tek başımayım, sadece benim adımlarım,
farklılık keşfi ise maalesef boş sevinç,
herşey dupduru ve yapayalnız, sanırım.
gönüllü ama sıkıcı bir sokak bu.
debelendikçe daha da hırslandığım,
aradıkça çıkamadığım, kördüğüm.
aslı ben, oysa yabancı ama aynamın aktörü.
sabır ve metanet, yangında ilk kurtarılacak,
kaldıysa biraz umut; o da üstünkörü.
dön baba dönelim:
bir türkü daha sokağa; buharlı,
bu sefer tersten söylemesi olsun, ıslıklı.
çaresiz biçimde 'çaresizlik' yasak kelime,
son şansım bir dakika daha aramalı,
yine aynı sokağın aynı aramaları, aynı inançları.
bir kapı uzakta, evet farklı bir kapı bu.
oysa yanımdakilerden de değişik.
aynı adımların ayaklarımda, hızlısı,
yol azaldıkça, sanrılar da azalıyor:
yazık ki aynısı.
oysa bu sokak suçlu.
bende hiç kabahat yok.
elimden ayağımdan gelen aynı adımlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder