hani ellerin boşken,
hiç tutamayınca havayı,
yokmuş gibi;
gıdıklamalı hayatını,
biraz daha kıkırdamalısın.
neden şimdi diye saate bakıp mahzun,
biraz tebessüm edelim mesela,
geç gelen yada zamansız gelen ne varsa,
ikame edemeyince kendine söylediğin yalanların hiçbirini,
terso oluşu hayatın,
seni de tuşa getirmesine,
hırstan arınmış,
kahkaha ile, eşlik et.
yapamayacak oluşuna,
kendinin farklı kentlerin
farklı caddelerinde
farklı adımların sırasında kanaat getir,
vazgeçişine,
kaybedişine okkalı bir sırıt.
başarısız utançlarını savuşturmak için,
bu sefer,
susma konuş,
sessiz kalma asla,
espiri yaparak utandır,
asılı kalan hayallerini.
ışığa çıkmaya bekleyen korkularının gerçekleşmesine,
gerçekten bakarak sevinmeli,
kaybedişine takılarak kazanmış gibi,
daha savruk şekilde,
acıtarak acımtırak sahteliğini umud etmenin,
karşılıksız kalmaya mahkum şekilde şıngırdat kelepçeni,
son kez neşelen gardiyan kırıklarına hayallerinin.
hüzün yağarken yalnız,
yapayalnız hem de,
10 kişilik eğleniyor ol hesapta;
hem de kendinle,
dalga geçer gibi üveyliğinle o an.
kınar gibi kendini, daha da fütursuzlaş sevinle,
yakıcı yoksunluğunun rüzgarında serinle,
beğenerek paradokslarının en çok ve en az;
sadece sen olabilecek'liliğine.
hani ağlamaktır, dersin;
koyverirsin yaşları, bir tebessümü çok görüp,
hatta gülmek bir tatildir, çok uzak'lı.
çok ağladım da demezsin, obur bir çocuktur,
gözlerindeki kundakta kanını döker durur.
ama çok ağlatmadan O'nu,
gel biraz da güldürerek dene şansını.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder