9 Temmuz 2009 Perşembe

Okulu kırmak

Yahu kendimde birşeyler sezsem, hep buraya dökerdim, paylaşır rahatladığımı hissederdim. Şimdi ya paylaşacak birşey yok yada içime kapadım. Kimseye birşey anlatamayan bir tip olmaktan korkuyorum, kendimi şiire müziğe yada eksantrik birşeye verip kaybolmaktan da çekiniyorum inan ki. Paylaşmak güzeldir, paylaşıldığı sürece güzeldir güzel olduğu iddia eden, yoksa öyle yukarılardan bakan ne varsa aslında sadece bencilliğe hizmet eden keskin bir hayranlığı hak eder; ama samandır yaz sıcağında; az sonrası fecaattir; yanar. Benim derdim insanlardan kopmak kaçmak değildi belki, ama bu garip yarışın başından beri yalnızlığa ittim kendimi; merkez kaç kuvveti bir ihtimalde kendine çekti ama yalnız yörüngemde tuttu.

Her neyse, geçen google amca sayesinde bilmediğim bir kaç forumda, blogtan kopartılıp alınmış bir kaç şiirimi buldum. Paylaşmış olsam bilirim, ama paylaşmamıştım başka bir mecrada. Aslında hoşuma giderdi, sadece nezaketen istenecek bir izin bile yeterdi ama çok görülmüştü. Foruma üye olup mesaj attım ama ne bir cevap ne bir özür, hala sessizlik ve bende yarattığı hayalkırıklığı ile kalakaldım. Suimisalden emsal olmazmış ya, ben yine gönlümü her yeni gelene açmaya kararlıyım. Belki bir kaç kişi var belki tutundukları onlar da dallarımdan kopup gidecekler ama benim amacım gönlüme yepyeni fidanları dikmek, yağmuruna dua yağdırmak; elimden gelmez başka birşey; zahir...

Her neyse, ot gibi saksıda menekşe gibi ithal bir güzellik içersinde sanki dertsiz tasasız yaşıyorum bu aralar. İçimden birşeyler yazmak gelmiyor, ne çok konuşmak, ne de birşeyler paylaşmak; hani amentüsü gönlümde yazılı kanunları çiğniyorum. Bilerek isteyerek yada küserek değil bu tutumum, sadece yaşam diye saydığım bu akıntıya kendini kaptırmak gibi. Yaz da geldi, sanki duygularım derimin gözeneklerinden akıp gidiyor sıcaktan, yada ben hepten büyümüş ve katana olmuş duyguları olan, hocanın kolunu burup, müdür yardımcısının yanına zorla getirmeye çalıştığı haşeri talebeyim, kolumu kim bursa da beni kendime atsa; bu da benim şu çelişik günlerimdeki sorunsalımdır, bu da böyle bilinsin.

Misafirlerim olan, annanem ve dedem, gitme niyetindeler. Ben de bir haftalık boşluktan sonra senelik iznimi kullanarak İzmir'e ordan da Çeşme'ye bir haftasonluğuna kaçma planlarındayım ya dur bakalım. Ardından da ait olduğum ve taşında terim olan topraklara Assos'a gideceğim; aile saadeti yaşayalım eccik de. Bakalım planlar tutacak mı yada bir başka limanda sıcak çayı ile gelen sabahın, avcumla sıkıp kehribar kıvrımlı oraya ait çay bardağına, yine sıcağında avunmak için çenemi mi uzatacağım...

Bakarsan hayatım yapamadıklarım ve kendime uydurduğum binlerce küsür hikayeyle doludur. Başlarken ne umutlarla; ne devrimci, ne namuslu bir azimle tutmuşumdur elinden zamanın, ama sonunda ellerim boş kalmış, ben de doldurmak için diğer elimi tutup avunamamayı avutmuşumdur. Yalnızlığı buz tutardı hatta ellerimin, bakıp, tutacak talihsize acırdım ki, aşkı bulmanın methodlarından birinin istemek değil de kaçmadan savaşmak olduğunun keşfine mazhar olmamdan sonra vazgeçtim acımak duygusundan. İnsan selinin içerisinde değersiz bir çakıl tanesi olup, savrulup gitmeye bıraktım rolümü ve hala önemsemiyorum kendimi önemsemememi. Hayat bazen konserve oluyor; bozuk mu yoksa yenmesi için ne yapılsa acaba açlığın kapağını açmalı mı, buna değer mi diye düşündüren bir ara istasyon, gidip geldiğimiz sadece anlık kararlar arası kısa patika.

Amatör sancıları var serde aralarda derelerde koşturmanın, hisettirdikleri bunca artık duygu bundan olmalı; yoksa izahı yok. Önceki şiiri de kendime de yazmış olabilirim; çünkü benim de çözümüm boş küme. Kanımı akıtıp, mürekkep haznesine doldurduğum ve bunca döktürdüğüm yazımın hitabı da boş küme olacak, muhtemeldir; ama korkmuyorum-yüzleşmeye biraz daha diş biliyorum inanki. Çünkü kaçtığım ne varsa, durup aynada yüzüme patlatmıştır tokadı; ağlayan suratımın tersine de elinin tersiyle ödemiştir yeniden kdvsini.

Hiç yorum yok: