Dün, yani nöbetimin en uzun akşam deneyimine sahne olan günde, en çok gelen misafirlerim olan annanem ve dedem geldiler. Elbette işyerinde idim ve her zamanki gibi annanem beni cepten sanki yarın geliyorlarmış gibi telefonla aradı beni. Yine konuşurken aklımdan, ahır gibi olan evi bir gecede toparlarım avuntusunu geçirirken, geldiklerini ve evde olduklarını öğrenince, yine her zamanki pişkin sırıtış takınarak nöbete devam ettim. O gece saat 21.30 gibi çıktım, eve gelince toparlanmış ama karpuz dışında yiyecek bir şeyin olmadığı bi evle karşılaştım. Neyse para çekmeyi de unutmuştum atmden, o bakımdan ben gideyim birşeyler alayım dedeme ses edemedim haliyle. Kızarmış tavuk, karpuz ve ekmek ile geçen bir gece oldu, geçyedik ama erken yattık haliyle. Bu sabah da evden arka arkaya çıktık sayılır, onların da üniversite hastanesinde işleri vardı.
Her neyse günler böyle akıp gitti. Ama hayatımda yenilikler de var desem, alınmazsın umarım. Ben de bir sözlük dünyasına daldım ve yazar olaraktan katıldım. Bu durgunluğumu ona da yorabiliriz gibi geliyor. Efendim, lafmacun diye bir sözlük faaliyeti var, ona dalmak istedi bu deli gönül ve daldı da... Bir haftadır, yazmaktayım ve ilk aldığım tepkilerin çoğu olumlu. Aslında kendini beğendirmek gibi bir isteğim olmadı ve olamaz ama paylaşmanın bana kattığı heyecan farklı hissettiriyor. 2005teydi sanırsam bu işin piri olan ekşisözlük'e duhur eylemiştim ancak, ilk 10 mesaj kısıtının beni sıkması dolayısıyla bıraktım, muhtemelen de silindi gitti. Şimdi her nasılsa, inat ettim ve sadece kısıtı doldurmak maksadıyla yazdığım 10 mesajı yazmaya erinmemem, beni de şaşırttı. Şimdilik sıkkınlık söz konusu değil, du'bakalım n'olcek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder