14 Haziran 2009 Pazar

Toplama kampı

Demin internette takılırken bir eski arkadaş msnden daldı muhabbete. Birader benim kupayı kırmıştın hatırlıyor musun 6 sene önce diye, ulen dedim ne iş, meğer yerine aldığım kupadan içtiği çayda o günleri hatırlayıp içleniyormuş.

Yurt günlerimiz, birlikte ettiğimiz ilginç muhabbetler ve oraya duyulan yıllar sonraki özlem. Ah be, özlemek, alakasız yerden insan zekasına sarkıyor.

Askerde acemilikteyken cep telefonu yasakları pek sıkıydı bizim için, dışarı ile bağlantı da olmadığından herhangi temin imkanımız olmamıyordu. Hemşeri bir er arkadaşla tanışıp kaynaşmıştım. Haliyle zualsında sakladığı cebini ödünç almış, cüzdanda sakladığım sim kartını takıp, eski ev arkadaşlarıma mesaj attıydım. Geçenlerde arkadaşa sorduğumda o mesajın onlara hiç gelmediğini söyledi. Oysa ben o mesajı binbir zahmetle yatağın içinde yorganın altında yazmıştım. Tabi zeka da, 10 numara ya, ne aktaracaksam arkadaşlara artık, öyle havadan sudan mesaj çektiydim. Tabi gönül ister Amerikan başkanına bir mesaj çekelim de o atıl halimizle dünya politikasına yön verelim, ama tabii telefon kötü bir de yanıma almamışım alosunu, olamadı...

İkinci ödünç durumunda ise heladan canlı yayında alakasız bir arkadaşı aramıştım. Telefonun dili de abuk subuktu ve benim simdeki tel defterindeki karakterleri acayip karakterlerle ifade etmişti. Sevdiceğim yerine alakasız birini aramıştım, sonra durumu toparlamıştım haliyle. Ama zor tabi aramadığın birine, tuvalette basılcağız endişesi ve baskısı altında uyduruk bahaneler anlat ve yoluna koy, kapat. Bazen çenem işe yarıyormuş meğerse.

Hiç yorum yok: