6 Haziran 2009 Cumartesi

Haziranda ölmek zor

İnsan hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan bir organizma, yaşamaya öylesine bağlı ki, ölüme aklı sırrı ermiyor, çözemiyor. Söz gelimi, bir kişiyi tanıyorum, onun yaşamı var, istekleri var, zaafları ve maharetleri var, ama öldüğüm zaman o benden bağımsız ve başka algılara açıyor benim henüz bilmediklerimi. Bilinç yok oluyorsa ölümle, işte yaşayan zekanın şirazesi orda kayıyor, çünkü herşey denklemdeki bir bileşen olmadan da, sürüp gidiyor. Çok defa duyarız ve benim en ifrit olduğum televizyon haberi tabirlerindendir ya, işte yeri doldurulmayacak yada unutulmayacak diye laflar çokça edilir olmuştur sağda solda, ama işin aslı astarı öyle değil. En sevdiğim şairler ölmüş, fikir adamları ise topraktan ayırtedilmez haldeler ama pekala hayat benim için sürüp gidiyor. Peki ben ölünce nasıl olacak dünya deyince, gümbür gümbür ilerleyen ve önüne geleni ezip geçen tankın paletleri birden orda çark ediyor. Çünkü artık manalandıracak, algılayacak bir çift gözden oluyorum ve oluyor dünya. Acaba benim etrafımda mı dönüyor bu dünya şüpheleri toprağa kavuşurken, o zaman rahatlayacak belki bu bilinmezlik ama benim hiçbir zaman haberim olmayacak.

Hayat da çok yaman bir konu ama... Çünkü vazgeçmeye gelinmiyor, alternatifsiz. Öte yandan da, hür iradenin bayraktarlığına özünce bağlı insan evladı, iradesi dışında eline verilmiş bu kaynaktan vazgeçemediği ve hiçliği ikame edemediği için isyana sokuyor özgür metabolizmasını. Şimdiye kadar yaşanan bütün hayal kırıklarına göğüs gerip, bu son olsun dese de, hiçbir zaman son olmuyor. Olumsuzluklara gözünü kısıp baksan da çoğunlukla olumlu şeyler istenen düzeyde olmuyor. Hepsinin üstüne de küsemiyorsun hayata. En çok seçimlerini sorgulayıp, değiştirme çabasıyla çırpınır oluyor, bu da yeniden yaşama tutunmak olmuyor mu, işte orda mat oluveriyor irade denilen şey. Kaleci gibisin misal olarak, cezasahası içersinde yine kurallara bağlı olarak elinle tutabiliyorsun, ceza sahası dışındaysa her oyuncu kadarsın. Hayatının cezasahasında takılırken ben ne kadar özgürüm diye böbürleniliyor üstelik. Kimin kime özgürlüğü, bilemiyorum ve yeniden aklım almıyor.

Belki yarın son gün diye çok defa umutsuzluğa kapılmışlığım vardır. Ölümden sonra olacaklara dair şüphelerime, inanç dışında hiçbir panzehrim de yok. Büsbütün fakir oluyorum işte bu hesapta. Dilenciler gibi, demin bir yerlerden zor bela edinip yediğim yemeğin etkisi nasıl olsa geçecek ve sonraki muhtemel açlığınının sonunu kestiremiyorum. Yediğine sevinmek ve sonrasını düşünmek kalıyor bana. Buna da hayat dedim bunca yıldır. Elimdekilerle elimde olmayanlar için savaştım. Kaybettiğim ve kazandıklarım da oldu ama kaybetmenin dibini hala göremedim. Bitmeyecek bir kuyuya su umuduyla dalmış vaha susuzluğu bendeki.

Başlığını kullanıp da üstad* için bir başka üstad** tarafından yazılmış şiiri es geçmek bize yakışmaz, elbette:

gece leylak ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüregim
uy anam anam, haziranda ölmek zor
calışmışım onbeş saat
tükenmişim onbeş saat
yorulmuşum, acıkmışım, uykusamışım
anama sövmüs patron
sıkmışım dişlerimi
islıkla söylemişim umutlarımı
sıcak bir ev özlemişim
sıcak bir yemek
sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler
cıkmışım bir dalgadan, vurmuşum sokaklara
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sarı sarı yapraklarla dallarda
insan iskeletleri

gece leylak ve tomurcuk kokuyor
'uyarına gelirse tepemde bir de çınar' demiştin yıllar önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki manda gözü
demek ki
sile bezi
bir de memedin yüzü
bir de saman sarısı
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
yıllar var ter içinde taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran 63ü
bir kırmızı gül dalı egilmiş üstüne
bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta
okşar yanan alnını nazim ustanın
bir kırmızı gül dalı egilmiş üstüne
bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
gece leylak ve tomurcuk kokuyor

geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
suramda bir kuş ötüyor.
haziranda ölmek zor....

*Nazım Hikmet'in ölümü(3.06.1963) üzerine yazılmıştır.
** Hasan Hüseyin Korkmazgil

Hiç yorum yok: