6 Nisan 2009 Pazartesi

Palaspandıras

bir ışık elinde,
ve sana yürüyoruz.
yoksun,
dolayısıyla yokuz.
iki ayrı hayatı,
birbirine katıp yaşıyoruz.

sen diye niceleri sarmış,
perperişanım.
boğuyor anlıyor musun,
sensizlik ve bu türevleri.
sen diye sarıldığım yastık batıyor,
seni sarmadan üryanım rüya aleminde.

anlatamadığım bir masalsın.
bir çocuk olup yaşamak isterim,
dönemem bir daha, korkarım, bu sensiz dünyaya.
kralı bile sen değilken bu dünyanın,
neye yarar herşeyin gerçekliği.

bir ateşsin
ve burda böylece;
ben de yanıyorum.

Bana soruyorsun ya, ne zaman bi'tanem diye. Bir atımlık kurşun daha kalmayana, iliklerimizdeki aşk bizi kaynamaya sevk ettiği anda... Anlatamıyorum, anlatamıyoruz, manasız kalsa da cümlelerimiz, seni bana ve beni sana getirecek tek sözcük olacak.

Şikayetim olmasın diye bu kadar çabam. Ama biliyor musun, her şey plastik ve her şey adına insanların göz yaşı döktüğü kara bir yazgının türevi, yaşadığım dünyada. Herşey sana bir renk katayım diyeydi, bu doğruluğun çiçek gibi sivrileceği, yavan yalanın içindeki toprakta.

Üzüle de biliriz, ama ben umut yetiştireceğim hep.


Hiç yorum yok: