şmıştım; evde yavru bir kedi dolanıyordu. Olm bu nerden geldi derken, içimden de ulan ayranı yok içmeye diyerekten kınıyordum bizim parasız kahramanlık yapan ev arkadaşlarını... Cevaben de, yolda dolaşırken bulduklarını ve annesinin etrafta olmadığını, ayrıyeten de almasalar ezileceğini söylemişlerdi. Nasıl yau derken, anladım ki yeni ev kedimiz kördü...Arkadaşlıkların bu gereksiz kahramanlıklarını içerden kınamıştım yine de; farkında olmadan doğal seleksiyona gönül vermişiz o zamanlar belli ki... Hakeza seslendirmiştim fikirlerimi ve Birader tanrıyı oynamaya çalışıyorsunuz, dikkatli olun diye uyarmıştım. Çünkü hayvan da olsa bu bir sorumluluktu. Biri henüz işsiz diğeri daha üniversite öğrencisi olan, maddi durumu kısıtlı arkadaşların bir hayvanın sorumluluğunu nasıl alacaklarına dair ciddi şüphelerim vardı. Hiç olmazsa yemi maması, doktoru ve kumluğu derken, masraf listesi en azından bu kahramanlar için çok kabaracaktı... Bakım ki kararlılar, abi dedim, peki olsun, ama benden birşey beklemeyin dedim. Maddi olarak biraz çekinmiştim ama tanrıyı oynamak fikri ile benim yüzdeyüz başarısız sorumluluk kaçkını hallerimi barıştıramamıştım... Neyse ki , benden zaten pek bir beklentileri olmadığını söylemişlerdi. Rahatlamıştım.
Günler günleri kovalamadan henüz öncesi, beni eve çağıran arkadaşım, bu yeni ev arkadaşımıza isim bulmuştu ve 3 güzel bir isimdi... Evet duyunca ne alaka deniyor ama 2 gözünün de ondan ırakta olduğu bir kedinin 3. bir gözünün olduğunu sanmaya çalışma çabasının ürünüydü ve gayet makul bir isimdi.. Daha sonraları, her eve gelişimde açlığından gelip ayağıma sürtünmesi ve tabi içimde yıllarca beslediğim kedi nefreti ile yüzleşmeye başlamamın aynı zamanlara denk gelmesi beni de sorumluluk sahibi yapıvermişti aniden... Evde olduğum günlerde, mutlaka süt alıyordum ve mama alıyorudum haliyle. Bir beklentim yoktu sadece sevmekti ve bunu ifade etmekti amacım. Geceleri odamın kapısını açık bırakırdım ama gelip uyumazdı benle kefere, ama severdim yine de. Ha bir de kör olmasından da kaynaklı olabilirdi bu, çünkü ayakları yerden kesildiği gibi kimbilir nasıl bir cendereye giriyordu yumurcak... Bir keresinde de, artık iyice ortaya çıkan kumluk sorununu gidermiştim, yine amaç sevgi nişanesi olabilmekti bu çabamda. Bakarsan mattah bir halt değildi ama benim aldığım paraya göre önemli bir meblağdı, fakirdim...Asıl temel sorun benim sürekli gidip, onda yaşadığım kız arkadaşımın kedilerden zerre haz etmemesiydi. İlk eve kedi bir ev sahibi edindiğimizi benden duyunca ben gelmem olmuştu ilk tepkisi. İstemeden de olsa, çok propaganda ile O'nu bu fikre alıştırmıştım... En azından, ona sürtünmesine ses çıkarmıyordu artık, ama sevmiyordu haliyle. Bir kere, her nasılsa, bana gelmiştik ve 3ü sevmiştik; hem de doyasıya, hiç unutmam. Ama ne yazık ki askerlik beni bekliyordu ve tabii evdeki hissemi savmam gerekiyordu ve bu da benim 3'le vedalaşmam demekti. Çok da fazla kafama takmamıştım başlarda ama asker sonrası bizim kediyi arkadaşa sorduğumda, onu bir barınağa verdiklerini ve akıbetinin şüpheli olduğunu söylemişti. Başta çok da takmayan adamın dişi sızlamıştı o sıra, hiç unutmuyorum... Ve hala sızlıyor. Meğer benim parçammış yada ben onu öyle hatırlıyorum.
Bir muhabbet kuşum da vardı vakti zamanında ve ölmüştü ama bu kadar sızlatmaz içimi düşününce. Hatta bu eve kedi almayı da düşündüm ama sorumluluğu ağırdı, tekrar fark ettim. Nereye gitsen O da senle gelmeli idi ve tabi bakımı masrafının dışında zahmetliydi. Sıkılamazdım örneğin, o benim can arakdaşım olmalıydı. Fakat ben hala sorumluluklarının kaçkını bir insan olabilirim, dürüstlük gerekirse ve hala daha saman alevi gibi parlayan sevdalara sahip ilk 10 dakika skoreri bir takımım belki. Kendime en çok bununla vururum aslında, sevmenin sadece bireysel bir şey olmadığını, elbette sevmenin başka bir sorumluluk olduğuna tahammülümü arttırmalıyım. Hayat sorumluluklarla var ve onlarla devam ediyor. ama bakarsan ben bazen seni bile boşluyorum yahu, blog.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder