İstenilmezim
Kopartırsın her seferinde senden beni. Bir kaç saniyelik farkla kopup giderim sıcağından. Senden ayrıyımdır gayrı ve öksüzümdür, avunulmam güçtür, ilgilenmezsin...
El'im
Demin sanki damarlarındaydım, şimdi ise bambaşka mecralardayım. Ne bana duyduğun sevgi ne de bırakıp giderkenki yabancılaman, beni ben yapar; atılıp kenara mahsun kalmamdır beni ben yapan.
Pişmanlığınım
Bir ağır yüküm gün boyu üstünde, yalnız kalınca çıkartırsın beni, asmazsın ben sadece senin sanki bir nefeslik yaşama faslınımdır. Kalın barları olan bir mapus penceresiyim, ışık süzülür geçer ve sanki seni boğuyorumdur, tahliye olunca umrunda olmam bir bakıma. Sonra zıddına beni bırakırsın kimbilir hangi cansız mecralara.
Bencilliğinim
Herkesle paylaşmak istersin sanki beni, ama olay anı sonrası senin olurum aklınca, değerlenirim. Yıkılırsın başkasına sürüklediğin ellerimi bırakınca, içine kapanırsın bir an, sonrası unutmayı yeğlersin, düşünmemeyi...
Gizlin Saklınım
Herkese beni taşıdığını söylemezsin içinde, her kopuşumuzu da söylemezsin haliyle, yani sende olduğum bir muammadır; bilinir ama es geçilir. Sen de sanki bu gayrı resmi sır kulübünün hizmetkarı gibi, beni taşırsın ve tanıştırmaya çalışırsın ama kimse bilmez ve yine bilmek istemez.
Rahatlamanım
Sanki beni terk edince, bir gram daha hafiflersin ve bayramın olur o an. Darılmamamı umursamazsın. Hatta saydam kağıttan yaptığın hayali bir gemiye bindirirsin çoğunlukla, el sallamayı bile sakınırsın ardımdan, bakarken gözlerin dolar diye korkarsın belki, kimbilir.
İşkencenim
100 kırbaç darbesiyim bazen, ağlamalarla örülmüş bir dergahı olan ama göz yaşı olmaksızın. Bir sosyal hizmetler memurusun bu bakımından, her evlatlık verdiğinde beni hem görevini yaptığın için sevinir, hem de ellerinden kopmamak için uğraşırken ben, kopmam için silkelerken beni acı duyarsın; bu senin sana yaptığın yada yapabileceğin en büyük işkencedir belki, ama kopamazsın bu mesainden; seni sen yapar bu mesain.
Fütursuzluğunum
En sevdiklerinden en sevmediklerine, yalan ve sanallığa kadar bir aldatılanım, kapının önüne konanım ama tasarrufsuzluğunum çünkü en sevdiğin için de satarsın beni, en sevmediğin ve senin için unutulmuş bir anı olmaya aday maceralar için de...
Umudunum
Kabalığının ve bu müflis bonkörlüğünün aksine, beni umudun olarak belirlemişsindir. Sevdiğin topraklara ekmek istersin ve iyi ürün alıp sadece benden yeşerecek meyvelere dalıp gitmek bile sana yetecektir. Tohumuna para saymamaışındır ama meyvesi hem yetişirken zahmetli hem de tatlıdır.
Kulunum
Her ayrılığımızda tanrıyı oynarsın bana karşı. Kaderime yön verirsin ve tabii bunları kabullenmemi de katarsın yapacaklarım listesine. Acımazsızsındır çoğunlukla, ben senin yargılarının sadece maktulü olabilirim'dir, o bakımdan itirazım bana aykırı, beni affedecek olabilmen ise imkansızdır.
Tuğlanım
Çok hırpalanmışsındır benim için, belki sıkıntı çekmişsindir ama her aşkın sadece acısı unutulmazlığından referans alarak yıkarsın beni. Nişan tahtasıyımdır, yol kenarında dikili sana x km var diye yazılı bir levhayımdır, sana gelecekleri yönlendirmem değersizdir, sadece silahının kurşun sarfiyatına vesile olurum. Bu kahpece davranışların sonra ise, yine sendeyimdir, kopup giden kaç nesli böyle harcasan da, yine bir nesil olup feda olmaya hazırımdır.
Utancınımdır
Her halükarda harcarsın ya beni, bu müsrifliğinin bir nişanesi olarak yüzündeki rahatlamaya buruk bir şerh koyarım her ayrılışımızda. Gülerken doyamazsın, hüngür hüngür ağlayamazsın. Hülasa, ne yapacağını bilememekten ve senin bir parçandan böyle kurtulup gitmek, seni utandırır, çökertir. Çözümsüz kalışım ise, prangasını taşıyan bir mahkum ritüeli ile kendi hayatının karikatür köşesinde, işin komiği gülünçtür ama sana değil...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder