Allah hayırlılarını versin derler elbette, ama her ölüm biraz erken değil mi ve uzun yaşasak da doyar mıydık yazdıklarına... Şimdi şiirlerinde bir vitrin mankenin çıplaklığıyla dikilmek mi bana biçtiğin rol?... Bir sabah ezanıyla girmeyecek misin yada birazdan kudursa deniz, sedyeyle taşınmaz mı kan çiçekleri, sana?...Ne kahpe değil mi bu dünya, bir şaraba bir ekmeğe adayıp aşkları kenar köşelerde ve sevgililerin bize tüküreceği köprü altlarında demlenmek mi bu dünyanın bize vereceği... Kınanmak ve daha da bulanıp alkole, kızgın yağıyla pişirmedik mi kendimizi ha... Doyurup yalnızlığımızı, biraz daha paslanmadık mı, söylesene... Bir kere daha yazsan da, insanlar kaybettiklerini anlamadan devam etseler...
Her aşkın arkasında sen varsın. Yalnızken ve ağzım aşka süt kokarken henüz, ben hayallerimde senin dizelerinle ayrılıyordum bile. Sevmeye rehberlik ettin, şimdi yine severken yuvadan çıkıp uçmuş kuş mu olduk, ha... Hala daha sana ihtiyacım yok mu... Ahmet abi de atlamış vapura gitmiş, bundan mıydı mirasına biraz daha şiir ekleyip kazımaman akıllara?... Nankördüm evet, hiçbir zaman söyleyemedim seni en sevdiğim şairlerin arasında.. Cenazen de bile olamayacağım bu lümpen yalnızlığımla.. Hala aklımda dizelerin oysa.. Demin daha okudum şiirini, hani diyordun ya:
Soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan doyurabilmek.
ve haksızlık etmeden doğan güneşe
bütün aydınlıkları içime süzebilmek gibi
mülteci isteklerim oldu arasıra
biliyorsun..
Şimdi bütün iyi niyetlerimi
birbir yargılayıp asıyorum,
bu son olsun;
bu son olsun..
Ben sustursam şairliğim susmaz, üstüne al bu dizeleri. Üşütmeden odayı, yine bir şiirliğine gidişin...
Yas tutmalara dayanamaz yelkenlim
ve ben bu yas denizinde boğulurum.
Bir saat gelir ve ağlarım.
Daralır, yüzümü yıkarım,
bir ağlama mevsimi daha başlar içimde..
Gidişin ve gelmeyişin olacak kaderim,
özlemlerimle yaşamak dediğin şeyi yapacağım şimdi.
Bırakmayı unuttukların arasında bir kaç dize daha kalmış;
ardından ben ekliyeyim bir kaç tane;
dönersin diye nafile bir su dökmek niyetine:
Yas tutmalara dayanamaz yelkenlim
ve ben bu yas denizinde boğulurum.
Bir saat gelir ve ağlarım.
Daralır, yüzümü yıkarım,
bir ağlama mevsimi daha başlar içimde..
Gidişin ve gelmeyişin olacak kaderim,
özlemlerimle yaşamak dediğin şeyi yapacağım şimdi.
Bırakmayı unuttukların arasında bir kaç dize daha kalmış;
ardından ben ekliyeyim bir kaç tane;
dönersin diye nafile bir su dökmek niyetine:
Yokluğun bir kadeh masamda,
soğuk yokluğunun dışa vurumu
camlarında hala kesif buğun,
ve içimde yalnızlığın iç burumu.
soğuk yokluğunun dışa vurumu
camlarında hala kesif buğun,
ve içimde yalnızlığın iç burumu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder