3 Mart 2009 Salı

Daha ne istenebilir ki?

Bir sevdiğimi daha sevindirmişim ve bana o türkü söylemiş telefonda. Vay gözüm, vay iki gözümü görmelerine adadığım, görmeyen dünyamın farkında olmadığı güneşi ve benim sorgusuz sualsiz astığım Galileo sevgim... Olmasa'larla bağlamayacağım bu sefer, ama bu istisnası olsun; ben seni güldürmediğim hayatı neyliyeyim, bu hayata güneşini alıp bağışlamak gibi. Hep gül ve o gülüşün hayatımın kefareti olsun...

Ağır yaralı olsan ne olur, bir yudum güldürmüşsen, yaşama daha sıkı sarılmaz mısın? Bağışladıkça zenginleşmiyor muyum sanki...

Çok mutluyum şuan be blog. Yalnızlığımı paylaşırım kalabalıklaşır sayende, ama bu daha kalabalık olsa keşke. Daha çok paylaşıp daha çok içsek eğlensek. Yarınlar olmasın pervasızlığını sindirip, dakikalarımızın peşinden koştursak... Ne vardı kovalayan mı vardı deseler, ölüm desek cevaben ve biz ölüme gülen ölümlü talihliler olsak, ha olmaz mı?... Uçuk haşarı bir çocuğun ilk çocukluk hali olsa, daha büyüyeyim diye çırpınırken; mahalledeki bir abisinden dayak yediğindeki ağlamalara eksek boş vakitlerimizi.

Elim havada hala bekliyorum; çal zeybeği ve O'nun için oynayalım...

Hiç yorum yok: