Seni kaybettiğimi sanıyordum. Tekrar hoş geldin.
Her neyse, bana bu satırları yazdıran dünyanın sahteliği ve bu sahteliğin sunduğu güzelliği. Çuvaldızı kendime saplayarak başlıyayım: Hüngür hüngür ağlarken dün, bugün ağzımda ağıt bile olmayan aşklar'ım var. Geçmişte her şarkıda biraz pay biçip hüzünlenirken, bugün her aşk sadece geçmişin bir panoraması; adeta tarih kitabımın can sıkıntısı ile yazılmış birer parçası. Bu kadar sahte mi peki?... Ya o kadar göz yaşı? Hadi hepsini geçtim, yazdıklarım da mı yalan?... Cevapsız kalıyorum.
Sorgularken, bazen pusulamı şaşırıyorum, inan. Değişiyorum; anladığım... Ama içimde aynı kalan şey ise, yazma tutkusu geçmişten bu yana.
Yorumun için ve varlığını yeniden hissettirdiğin için teşekkürler. Anlayan olmadıkça kelimeler de yararsız kalırdı. Belki yine yazarsın umuduyla devam edeceğim.
^^
Babam ve Oğlum filminde, bir sahne vardı hani. Fikret Kuşkan(Sadık), babası Çetin Tekindor'a(Hüseyin) şöyle diyordu:
- Ona bir oda ver baba. Bir evi olsun... Ama zaman zaman da çıkıp gidebileceği bir evi... O'na söylemek istediğim o kadar çok şey var ki... Sen söyle baba. O'na de ki...(Sadık-Fkret Kuşkan düşer)
İzleyemiyorsan bunu dene
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder