11 Nisan 2013 Perşembe

kayba adım adım

Yalan dünya derler ya, haklılar. ne kadar tutunmaya çabalasan, mukadderat elleriyle itiyor...

Babamın 2011 mayıs 17'de başladığı akciğer kanseri tedavisi sonlamak üzere. İlk olarak cerrahi müdahale ile başlayan süreç, sonrasında tedbiren verilen kemoterapi ile devam etmiş ve geçti-uyandık sandığımız o kötü rüyanın mart 2012'de tekrarlamasıyla bu el, kemoterapi ve radyoterapi ile tekrarlayan lezyondaki küçülme ile teselli bulmuş, sonrasında devam eden solo kemoterapi ilaçları ile ilerleyişin durdurulamaması ve sol akciğerden sağ ciğere yaptığı metastaz ile biraz daha biberlemiş, ağır ilaçlar ile hala durdurulamadan bugüne gelmişti.

Demin doktorun yanındayken, tedaviyi mehteran bölüğüne benzetmişti fark etmeden  1 ileri, 2 geri... Ve artık ilaç kalmadı deneyecek dedi. En son temodal diye bir beyin urlarına yararlı hap verecekmiş, babamın incelenen ameliyat parçalarının dnaları bilmemneymiş de ondan olabilirmiş deva da, sigorta karşılamıyormuş falan... Dedim, akciğer kanserinde hiç kullandınız mı-el cevap: Hayır... Ne kadar dedim şans % 50 diyelim dedi.

Çaresizlik türkçe mi sence? konuşamamak?

Geçen babam öleceğim nasıl olsa kurtulamayacağım diye hiddetlenince, 'baba herkesin bir izzet-i nefsi var; biz burada 2 kişi senin için varız, bari sen yapma' dememiş miydim? şimdi böyle kendime ne diyeyim, kimin izzet-i nefsi bu satırları yazdıran, ha?

İnsan bir istatistik midir? Hani diyor ya akciğer kanserinde sağ kalım oranını diye ve yıllara göre sınıflıyorlar ya... Onlar halka değil fil mi, yoksa öylesine bu kanser savaşında yitip giden isimsiz meçhul askerler mi, yoksa deney maymunu mu, erhaş güzel isim nasıl olsa, İA olsun bizimkisi, bizde maymunluk nasılsa sülaleden...

Yeter. Edep. Haya. Ey insanlık? Sen insansan, çoğul olsan da tek bir çare yaratamadın mı milyon yıllık geçmişinden bugününe, ha?

Babam ölüyor çaresizlik, duyuyor musun?


Hiç yorum yok: