10 Şubat 2012 Cuma

yorulmadan severken seni,
biran en güzel demlenirken yokluğunda,
kaynamaya yüz tutmuşum;
kızma bana kadınım.

bir bursa sarmalı...
ve ben,
yalnızım,
yalındıkça,
yalandım bir zafer sarhoşu ikileminde
ve doğru ne yaparsa doğru olur önkabulü imiş beni yakan.

sevmek,
evet, severken de zahmet etmek,
biraz sanırsam benim başka bir vücudumun enleminde mevcut:
ve ben büyürken,
kimbilir,
o vücudu giymek üzereyimdir..

kızıyorsun bana.
herkes kızıyor
ve itiraflar seni doyuracaksa:
ben de kızılmaktan suskun ve bıkkın,
gece yüzlü bir sabahta uyanıyorum artık.
korkuyorum, kaybetmekten
ve bu kaybetmeme tutkusu bende çok ağır,
bastıkça dibe batıyorum,
battıkça daha çok kaçıyorum,
can güzel ve tatlı.

yalnızım sanık sahnesinde,
suçlu suçsuz koltukları tıklımlanmış
eski bir yaprak parçası masumiyet
yitirmek konuşulası bile değil.
pişmanım ayrıca, pişmanlık para etmez
borçluyum bile pişmanlıklara...
düşün durumumu.

ağlıyor bana birileri
ben ağlıyorum çoğu zaman.
çok çok, bağıra bağıra...
içimin sesinden kurutuluyorum
sağır ettim beni bağışlayacak sesleri..

bir bekleme odası artık içim
asılmaya bekliyoruz
asılıyor sorumluluklar bir bir
vebal ağır, minnet elimiz kiri
neresini hesaplasan
açık; kış başımıza, üşüyoruz işte.

Hiç yorum yok: