5 Aralık 2010 Pazar

af

küçük bir mayın, elleri. zararlı sakın sanmayın, gönlüme değiyor saçının telleri. nasıl kaçarım bilmiyorum, vebali ağır ve sevilmesi bu geniş düzlükte, karınca adımı ile yıllar... ben affedemiyorum şu gerçekliğimi, sen böyle, ş'ua'nsızlığın ama diş sızısı, içime sızmışlığınla iken, başbaşa... anlatamıyorum, civa damlası gibi.

ellerim... sen gittiğinden, miladını doldurmuş, miadı geçmiş etiğinden, evveliyatı adeta uzay mekiğinden kopuş; atmosferim ıssız. hangi aşka seni eksem, yenisini alamam. kıraçım, artık eskisi gibi öğrenci değilim, biliyor havasında, umutsuzluktan kopya çekiyorum sadece. sarsıntılar, aşklar, mutlar gözümde, ama senin korneandan görüyorum dünyayı, o bakımdan hüzünlü gülüşler çevremde. aynayım, kızan da en çok öfke görüyor benden...

sen ne yaptın?... hiç olmamak nasıl?... ben özenirim, bilirdin belki olsaydın yada yıllar sonra okuyacak olsa benim yazdıklarımı... ben de yok olsam diye hiç geçirmedim sanma, hep yanında hissetmek istedim kendimi.. kim bilir, ne kadar sevecektim seni. sen ilgili herşey inşa halinde, ne yorum yapsam, kaçak oluyor, gece konuyor, sabaha ya yıkılır, yada zabıtalar basar. ucuz işte, ucuz benim gibi, fason bir sahibin fason bir sevgisi ve iyi ki yoksun...

affetmedim kendimi. affetmek de nasip olmasın. her sevdiğim yaralı olsun, en temiz bakarken, kirli kalacağım ve ön yargılarımla asılacağım suçluluğa.

Hiç yorum yok: