24 Kasım 2010 Çarşamba

al al yuvar

birden uyandım şimdi. ellerim... kan damlıyor her birinden. bundan korkmalı mıyım?... benim kanımsa bu korkmalı, kaybetmemeliyim ve bu paylaşılmazdır, kan değerli. ya doktorsam ve bir ameliyatın kalıntısı ise bu, hı?... tedirginim şimdi. acaba nerdeyim ve ne yapıyorum... gözlerim, göremediklerim oldu aklımda ve belki bu bunca içime atılmış yırtıcı hayallerin yansıması, bu kan. nefis ve akıtılmamış kanım bir yırtıcı için şehvevi, oysa plansız ve nötr bir bitki için henüz hazır olmayan bir ham meyvanın suyu... hayat çok garip, öyle ya, yıllarca tüketiyorum diye hızlı yaşarken, yavaş yavaş tükeniyor insan. belli bir zaman kendi arıyor mutluluğu ve yoruluyor sonra, sonra başkalarına adıyor yokluğunu, onlar için var olmaya adıyor çünkü... ellerim damlasa ve erisem... evet erisem mesela ve sıvı varlığım katısına öykünmeden, hiç durmadan dolaşsa şu yek küreyi ve her yağmur. evet her yağmurla yeniden kavuşsa, buharlaşsa... kan buharlaşır mı acaba?...

Hiç yorum yok: