6 Ekim 2010 Çarşamba

tünel ucu

soğuk ve karanlık merhabası. oysa bir çıkış yolu, her çıkış yolu bir değerlendirme fırsatı ve yenilirken boğazına takılma şansı rakibinin yada düşmanın... tutmalıyım ellerinden kedi yüreğimle, köpek de olsa savaşmaktan kaçmamalıyım, en çok mağlup bir gururlu olurum. hayat bir tiyatro, haklısın, her rol biraz daha alkışa layık, ama hayır alkış değil amacım, hakkı ile bitirebilmek bu temsili... bitirmek mi dedim?... evet dedim. bitmesin de isteniyor pekala, mesela olmayacak anda olmayacak şekilde de yakalanıyor insan, allahım neden ben yada bu ben mi burada, şuan olmalı diye de hayıf hayıf sızlanması da vaki, ama unutmadan ve utanmadan doyasıya yapmalı, yapmadığın yerde de şarampolde kalmamalı istekler, var yada yok özetle. bu yarım karanlık hallerim, yada -miz, içimdeki tümleşikliğe tezat, o bakımdan artık istemiyorum bu rüya ameleliğini, taşımak ağır geldi farklılıklarımı, alalade olup rahatlamaya öykünüyorum, kalabalık içinde hiçbirşeylik, tatmadan yaşamak mesela. mirasçısı olmak üzüyor çünkü bu satırların, bir vefa örneği değildi, o durakta da binmedim ben bu otobüse, hala oturamadan, inmek yine bir durak, ama hangisi-önemli değil, herhangi biri... tek doğdum, paylaşmadan büyüdüm ve yitik olmaya adadım şuan bu bencilliğimi, yağmak istiyorum kalabalığa dediğim gibi...



ama asıl konu: bir çıkış yolu bulmalı. yine tek kişilik ve hayatı o delikten çekmek yeni boşluğa-kaçar gibi değil, bilinçli bir sürgün yada tatil gibi. bitmeyecek.

Hiç yorum yok: