
aşk gibi, anne gibi seveceğim, her açlıkta ilk lokmam olsan ve çok uzağa gerek yok; elbette olacaksın. hem de var ya, ateş gibi olacaksın, yakar gibi buzluğumu, yakıp buharlaştıracaksın akabindeki eriyik halimi ve tabii ki sende yoğuşup, teninden süzülmek en mahremine ve bu uçsuz bucaksız orucumun iftarı olmak bu macera ile...
şimdi açlık grevinde isem, bu bitişi olmayan sabrım ile sana direniyorsam, rüzgara doğru ise göz kapaklarım ve yummuyorsam seni görürüm umuduyla açık şu gözleri, imtina etmeden gelme beklediğim yollardan. kuşkusuz beni hayata bağlayan umudun ve gelmedikçe yıllarımla beslediğim gönlümün kazanın tütmesi harlı; ama seni bulmak ümidi ile sokaklarında sahipsizce sahibimi arayışım... yok gelme, evet gerçekten gelme... daha çok arayayım seni, daha çok sana dönüşsün heyecanlarım, gözyaşı ile yatışsın yüreğimi saran alevler, biraz daha biraz daha derken, sen bayrağını açıp bir sen daha oluşsun, hatta mecnunmuşçasına seni göreyim aynada benden izsiz. sevmek böyle olmalı elbette, seni böyle arayıp yine bulamadıysam ve sana rağmen ve yokluğuma rağmen senin olamıyorsam, eksiğim, eksik olan da hak etmez aşkı ve ben zaten aşkına talip değilim, sevmeye adayım ve hakkaniyeti ile sevmeliyim seni daha da.
sırtını dönen aşkına, unutsun kendini yeniden, seni sevmekle unuttum ben kendimi, ölüm gibi olsun varlığım, ölürken de sen hayali zaten üzerimde. dirim sana, ölüm nereye gömülürse gömülsün. tek umrum ve umudum sensin, sana gelişim yalın ve yaralı ayaklarım ile, sivri çakılları ile kessin yolların, itiraf ederken ne kadar sevdiğimi ama muhtaç olmadan sana, tek gururum olsun emaneti bu sözleri şu anın, kurşuna dizilsin yetimliğim, ama seni severek ölsün hasretim, derdim sensin, ben yada benden sana getirdiğim ne varsa, hanenin kapısında kalsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder