2 Eylül 2010 Perşembe

teneffüs

uzun zamandır yazamadığımı ve evet hatta kaçak güreştiğimi biliyorum.

hayatım karmakarışık, parçalı bulutluyum, bir top gibi bir o kale bir bu kale, keyifli ama kendimce sıkıntılı bir süreçteyim. sanki bir mod düğmem var, bir gün kalktığımda sola bir gün sağa, dengesizliğin krallarına tac satıyorum her allan'günü. bilmiyorum oruçtan mı, yaada her ne saçma salak, sulu sepken bir sebepse, bir şeye yoğunlaşamadan sadece nefes almaya çabalı, derin salıp az nefesli daha çok su altı dalıyorum. yaşamak sanırsam, böyle yaralı olup da koşmaya meyilli sıcak halleri ile, yarayı ardında bıraktığın kan izleri ile anlamak. bilemiyorum hakeza, ne kadar yaralıyım ve bu cana o kadar yararlıyım...

aha işte sana yine bir kaç daha çelişkisi.. herkesin en değerlisi olmasa da, bir değerlisi olmaya çalışan ama sonunda illa ki yalnız kalan salak bir doğam var. sevmeye kalkacak herkesin sanki yanındayım da, biraz sevmelerine mahal vermeden kaçıyorum.. hani üstad diyor ya, elimize değen ölür, ellerim biraz öyle yapışkan ve tehlikeli. kaçırmalıyım cümle alemden kendimi. ne bir sevgilimde, ne annem babam, akrabam, ne yalan bir sevda, ne de bir dostta kalmalıyım... laf aramızda 10 kg verdim belki fazla fazla da, ben hala kendimi çok ağır hissediyorum, kaptan. hala ağır, bir limanda usul usul sadece sigara tüttüren bir tekne kazıntısı gibiyim; neye işlevsizliğim, neye varsa değerim; yok yok yok işte; hepten de biraz da yok. o kadar pişmiş tepsinin altı yanık kokulu; yenmez işte.

öbür taraftan da, içimde hep biri var ve nedenselleştirmeye çalışıyor herşeyi. neden, şundan bundan diye bik bik ötüyor iç kulağımın dibinde. sanki çok da derdimmiş gibi yada fark ediyormuş gibi... ya bana ne yada nedir arkadaş. benim felaketimden nasiplenecek hangi martı ise, çöplüğüne zaten mahkum değil mi... ama yok bir de muharip bir mağlubuz ya, zati ne atsam elimde patlıyor, şimdi tanrılar habire içimde kurban arıyor.... al sana kurban dedikçe de ben; yapayalnız-heykel gibi kalıyorum meydan da, tek başıma yine yeniden; her zamanki gibi. o zaman ne olacak, işte ben de bunu merak ediyorum. bir kaç dalım kaldı hepitopu; nefes aldığım yada birilerinin asıldığı, onlarda yük deyi kırarsam, ne yapayım böyle ağaçlığı ben...

biri kazısa aşkını o da yeter(di) aslında, madalya nevi taşırdım o aşkı ben, benim acılarım hep aşkla girdi kanıma hakeza... başkası yaşasın, ben beceremiyorum, yarası da yeter, iş ki kanasın, kanım helal... bari yarım puanla kaçırmasın her zamanki ben gibi...

Hiç yorum yok: