toplamalı gitmeli bavulları, çok uzaklara. evet hemen şimdi.. hem de, yep'yenik ve yepyeni hallerle, koşa koşa değil ama, yavaş adımlarla, çünkü yedire yedire gururuna. yapamadım, olmadı diyebilmektir hayat; bu hayat benim diye sahiplenmek; bu büyük başarısızlıkların anasını, onun evladı olabilmek bir yandan da. son çayı içmeyi unutmadan ancak, yalnızlığını alıp gitmek, hem de bilirsin, nasıl severim kupada içerken çenemi buharında gıdıklamayı, sıcak sıcak ve yapayalnız gülerek, kendi kendine; bu sefer utanmadan...
evine bakacağım unutmadan ve utanmadan ve de, geliyor musun der gibi değil-bilakis kendine emanet ol ve beni artık sevme der gibi. bu mahalle benimdi artık senin, bol bol yok olduğum bu mahalleyi, belki bu kenti, doya doya kokla yaşa-aşklarınla özgürce dolaş, der gibi... bu şimdi üzgün ama genellikle gülen suratımı, anılarından da sileceksin önkabulü ile, haklarımdan feragat ederek, savaşımlarımdan dolayı kazanımlarımdan, tutunmalarımı da senin umursamamana takmadan, muhtemel geçeceğin yollarına bırakarak hem de; gitmeli... sığınamadığım anlayışından, hiçkimsesizliğimi de çekerek ağır ağır, karmakarışık olsa da, yavaş yavaş sürünerek, aşk dolu cümlelerimin devrik makamını da katıp bavuluma... belki gitme diyeceğin ihtimalini de yok sayıp, tatminsiz, ellerinden; hiç tutamadığım, kayıp gitmek... ağlamalardan ari, sadece anlama ne kadar, hani matematik problemlerindeki bilinmeyeni simgeleyen 'n' kadar sevildiğini; bilme diye bu sefer, tenine değebilmeyi yada ömür boyu damağında kalabilecek bir tat olabilmeyi yok sayarak; hatta kanıksayarak gitmeli. cesaret dediğin şeyin, bendeki son damlası ile, gamsızlığımın mahzenimde kalan son şişesini içerek parsel parsel, sokak sokak, gidebilmeli, uzaklaşabilmeli cisminin çekiminden. sessiz sessiz, sakin ayrıca, yağmur gibi yağmış halde buharlaşarak çekilmek, işgalimin bir utanç olduğu eski 'kendi' şimdi senin olmalı bu sokaklarımızdan, bir bilinmeyene doğru, bilirsin hiç sevmem, ama barışacağım umudu ile bu sefer; bilmeden mukadderatı, kızmadan anlayışla... sıkılmadan sorumluluklarımdan, kütlenin çekim kuvvetine karşı koymadan, asıl sahibime, yalnızlığıma göçmek, hiç kurtulamadığım, belki kurtulmaya çabaladıkça battığım yalnızlığımdan gitmek...
senden, beni besleyen, beni şair kılan, hep bir devrimci olarak kalacağım, olamayanlarıma, hamlarıma sızmak; hem de saçlarımı bir daha okşamayacağın pahasına...
p.s.: dinlediğiniz şarkının ismi Quand Tu M'aimes ve Charles Aznavour söylüyor, bende de böyle bir etki bırakıyor... ağlayamadım, böyle yağdım edebiyatımın üstüne, çok görmeyin lütfen:/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder