14 Haziran 2010 Pazartesi

ansızın aklıma gelen bir anektod

yıl 2004 olmalı... babam yurtdışında çalışmakta halen, memlekete döndüğü anlardan biri...

meğer gelmiş de, haber vermemiş miş. biz o sıra dayımlarda yemek mi ne yiyoruz valide ile, telefon geldi nerdesiniz ben evdeyim diye. ben de her nasıl özlediysem babamı, koşa koşa çıkmıştım... deli gibi koşuyordum babama. laf aramızda, ben babamı öptüğüm yada sarıldığım sayılıdır. nedeni gerçekten bilmiyorum, bizim aramızda bambaşka bir ilişki var(dı). belki babası ile onun arasında bizim aramızdakine nispeten daha resmi yada mekanik olan ilişkisini, benim üzerimde daha da evriltse de, şakalaşan iki arkadaş gibi oluyorduk ama babamın beni öven laflarını çok duymazdım sağda solda. her neyse, ben koşa koşa gidiyordum. apartmana daldım, kapı açık, karşı komşunun küçük kızı, ki o da babama cicibaba der severdi, bornozla babamın kucağında idi. pedere bir sarıldım, ama önce elini öptüğümü hatırlıyorum... e adam yoldan gelmiş, yemek sofrasına götürmeliydim... yola çıktık birlikte, dayımlara doğru giderken valide de yolda imiş, karşılaştık. sarıldılar, öpüştüler falan fıstık.. şu cümleler geçti aralarında:

-Hanım nasılsın iyi misin?..
-İyi, sen nasılsın?..
...(takriben 5-6 saniye sonra)
-Babası bak, nasıl büyümüş dimi, kocaman olmuş...



P.S.: Ben o sıra 22 yaşındayım, en son da taş çatlasın 1 yıl önce görüşmüştük...

ana fikir: evebeynlerin gözünde hep aynı kalırsın...

Hiç yorum yok: