Ölürken acı vermek, ha, hem de ölürken kimbilir bu acılardan bağımsız kalmak yada sınır dinlememek artık, yaptığı yanlıştan yada o an doğru ne ise ona karşı çıkmaktan ötürü giydiği hükümlerden. Sokak ortasında kavga edeni ayırmayan, bir tekme daha vuran yurdum insanın aynası, kahpe medyasının lincine mahsus, bir can daha verip hem de, pisipisine, gereksiz, yok olmak.
Toprak örtünce üstünü, bir kahraman olmak yok yere, düşürülen payına. Sanki kahramanlık bir insana sahip çıkmamaktan yada ona bir yudum nefes aldırmaktan daha değerliymiş gibi kabrini putlaştırmak üstüne, daha da acı vermek ki, duyduğundan meçhul sigara basmak toprağına bir nevi.
Söylesene, daha değerli olan; yaşatmadan öldürmek midir, ölünce alkışlamak, belki hayatı boyunca bir gram huzurdan mahrum ko'mak mı?...
Oysa ne şarkılarında hüngür hüngür ağlamadık mı, ey vicdanım, desene. Sırf bir şarkısına konu olmak için buluşmadan bir kızdan ayrılıp, mesaj çekmedi mi bedenin elleri; olmasaydı sonumuz böyle diye. Dinliyorum ama sevmiyorum diyordun, hadi sızlasın biraz daha başkentin, richter bir tarafa, 10 depremlik... Şimdi versene kendine hesabını, en sevdiğin kadınlara bir şarkısı ile ağlayabilmenin ve yine de seviyorum diyememenin kancıklığını... Susuyorsun, öyle ya, sen seviyorsun ama tasvip etmiyorsun, göçüp giderken de bir walkman dinleyicisi kütüphane yaratığıydın, şimdi klavye canavarı ve al sana kendin, evriminin eni sonu bu: tasvip olunamamak.
Hadi tuttuğun aynaya gül kırık dişlerinle, var gücünle gül. Kaybettikçe hafifliyorsun, kilo problemin de kalmadı, daha da gül, hadi çok hafifsin, hadi ne duruyorsun, at kahkahalarını. Sitem ederken kaplan, gerçeklere kedi; latince ismin ne ki; felis acubik yada felis antinkuntin, yoksa nedir, tanımla hadi kendini!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder