4 Kasım 2009 Çarşamba

Deniz

Sağdaki karaltı benim parmağım, ben ordaydım diyen. Gözlerim yetmemiş tanıklığa, gördüğümün içinde ben de olmalıyım der gibi. yeniden...

Oradayım, parmak ile olmasa da, can ile kanla olmasa da; kısmen, ruhen, vücudumdan ayrı. Hala tenime vuruyor dalgaları, o denizin, o kıyının; orada olmadan, parçasıyım bunca güzelliğin, ama gözükmeden, rahatsız etmeden, şimdi burada kendini fazlalık gören kendime ve kendimi. Bir numara büyük hayallerde değilim, bak hala, ne isteklerim var, ne de büyük büyük hedeflerim, yollarında da yanmıyorum bak hala; sadece huzur ve bu resim, benden biraz daha ama denizden çok çok fazla; bu dinginlik, sıcak ve tuz...

Deniz çocuğuyum ben. Sanki yılların azınlıktaki günlerini o denizlere vermişim, bir yanından girerken, çıkışım da kendimden bırakmışım içine. Bir keresinde, okul başlamadan, annanemlerin yazlığında iken, küçük dayımla son pazarı denizde değerlendirmiştik. Ben okula başlarken yıkanmamıştım, sanki o tuz, o elleri değmiş ten; denizin bana bırakığı şanlı bir madalyaymış gibi. Rahatsız da etmemişti, bir kaç gece dalgaların deplasmanda yaşatıldığı bir yatakta uyumuştum, martı sesleri yoktu tek, o da rüyalarımda idi; konserve.

Şimdi bu kent, denizden az da olsa uzak ya, acıtıyor bazen bu beni. Sanki burada kökleri olmayan bir ağaç gibi kalıyorum, ortasında betonun, yeşili de olmasa tümden işkencem olur; paralı ama rezilliği mecburiyetimde saklı sanki... Özlüyorum, bir Alsancak'ı olmalı bir Çeşme'si, Mudanya'sı yetmiyor gibi...

İçimde kalıyor bütün denizler, böylece, içime vuruyor dalgaları.

Hiç yorum yok: