29 Ekim 2009 Perşembe

Sessizliğin bir parçası

Herşey zaman ile eskiyor, ne kadar dik olsa da; köşeli ve sert olsa da, yuvarlanıyor, düzeliyor yada sıradanlaşıyor. Zamanın biraz öğütücü yanı var, hani her zaman ilaç olan zaman, iyiye bazen derman olmuyor; tabii ki neresinden baktığımıza bağlı. En güzel hikayeler o bakımdan kısa olanlar, uzun olan ne varsa bir zaman sonra herşey gibi oluveriyor, bir parçası oluyor kompozisyonun, eğer o alaladelik bir kompozisyon ise... Bir zaman, bir yudum unutmak; birazcık daha herkesten olmak; halklaşmak; ama bayağı olup kaçamamak tarihin yazmayacağı'lılığından, bir kenarda hatırlanmamaya yeminli küskün mızıkçı çocuk gibi yada yılların önemli şahsiyetinin emeklilik hayatı, anı kitaplarına konu olup sadece okur terazisinde sallanan...

Zamana dur demek elinde de değil insanın, eğer zaman ise bu ışıksızlığa neden, geçer sebep... Susuyorum işte, sadece susuyorum. Yaşamıyor gibi, bir kafes mesaisinde, benzetmesiz bildiğin yavan hayatımı... Her şey illaki reklamlı mı olmalı; pek tabiidir ki hayır, ama ben aynı olmamalıyım kaygısının bile dinlendiği bir ara süreçteyim sanki. Susmanın kimyasını çözemiyorum, sadece hayallerim kaldı elimde. Sanırsam biraz doygunluk var yaşamaya. Ama şükür ki, hayaller hala var, planlar, istekler ve gözlerim. Onlar ki, kör kalsa da tecrübelerim, her zaman daha renklinin daha güzelin peşindedir, bir lacivert ordusu iken deniz, dalganın köpüğünü çeker alır o harelerden.

Her olumsuzluktan bir güzellik de devşirmek mümkün. Tekdüze olunca da, mutsuzluk da olmuyor, hayalkırıklıkları uzakta, öyle aranmak, önemsenmek, sevilmek yada ne bileyim, illa ve illa ki her şeyde ben de olmalıyım bencillikleri de uykuda kalıyor. Ne yatırımlar yapıp da geri dönmeyen insan var çevremde, ama hala mutluyum, çünkü beklentim yok. Hatta geçen arkadaş ile de laflıyorduk yemek yerken, aramıyor sormuyor gezdirmiyor diye bana darılıyorsundur diye laflar etmeye başladığı gibi, ne diyor bu tutumu gelişti içimde. Hayır, kimseden hiçbir şey beklemiyorum ben arkadaş. Ne olursa olsun, o insan, vatandaş yada hayırsız, sadece mutlu olduğu için yanımda olsun yada uzağımda mutsuz olduğu için ben ile olsun. Gerisi laf-ı güzaf, kimse canı sıkılıp da illa ya bu eleman çok iyi şuna da biraz kendimden bağışlayayım demez, dememeli; bu satırların mimarı dese de. Zaten lafları ağzına tıkamıştım, ben senin en iyi arkadaşın değilim, ben ile bu kadar ilgilenmene de gerek yok o bakımdan, rahat ol diye. Gerçekten de öyle, ben herkesin en iyi arkadaşı olmak iddiasında olmasam da, daha iyi bir arkadaşı olmayı yeğlerim her zaman. Ancak kimsenin benim için aynısını yaptığını pek görmemişimdir, belki bu benim körlüğümdür, bu da mümkün fakat ve ama sadece isteğim hatırlamak istediklerinde onlara el edebilmek'tir her zaman. Yoksa ne acınmak, ne ilgi odağı olmak peşindeyim artık, sadece özleyenlerden yapılmış bir çevrem var ve ben ile vakit geçirmenin hoşluk kattığı insanlardan örülü. Şuan o da yok ise kendim kendimden memnunum, gerisi de gereksiz ayrıntı zaten. Her neyse, sözün özü, yalnız ve küçük dertlerinde bir adamım bu aralar. Ha bir de eskisi gibi, yemek yapma zahmetim de yok, keza artık karnımı doyurmak dışında pek bir kaygım yok mideme dair. En son dedem varken yemek yapmıştım, onun ardından yıkanmış bulaşıklar hala duruyor bulaşıklıkta, bak koskoca 2 hafta olmuş dokunalı ayrıntısızlığına... İki tost ve elektrikli su ısıtıcısında ısıtılmış su ile yemek derdini gören tam yol bir bekar var artık.

Az'ım ama kaygısızım. Bu da şimdilik yetiyor ve ifadesi bile sadece tarihe not düşmek için idi, yoksa kavgada en çok korkup da en çok bağırmak hicivi ile aslında olanları olmuyormuş gibi anlatma ve kandırma uğraşı yok.

Hiç yorum yok: