Daha iyi birşeyi olmadığı için yaşayan bir adam olduğumu hissediyorum kimi zaman. Keşke diyorum keşke, dursa bir sıra ve yeniden başlasa; ama öyle olmuyor işte. İhtiyacaım olan şey ne onu da bilemeden, en iyi ilacın peşinde olmak gibi. Çok kıymetli çünkü alternatifi yok veya var ise bilinmiyor. Bu durum da hayatı vazgeçilmez kılıyor.
Kendimi sevmeyi hiç sev(e)mediğimi düşünürüm. Nefret ettiğim çoktur hatta, sıkıntılarımda debelenip durmaktan şikayetim; beni, çözüm temsilcisi olmalılığı yeknesak olan benliğimden ümidimi kesmeye iter. Bunun nedenini bilmiyorum aslında, araştırsak ve ihtimallerden bir kule yapsak, uzak-belirsiz bir görüntü buluruz muhtemelen de, bunu bulmak bana ne katar şüpheliyim. Nedenler arasında booğulup hiçbir sorunu çözememekten çekiniyorum öte yandan. 8 olmuşum anlaşılacağı üzere, ama sevmemeye devam ediyorum. 6 milyar eksi 1 kişi için sevmiyorum, çünkü herşey de olan hakkım sanki bir gasp yada gabin. Yahu benlikle problemi olan bir kişi hangi çözümü için kendisine danışsın, bunun merağı da kendi gibi sakat işte. Kavga etmeden hiçbir sorun olmamış gibi yaşayıp gitmek, benim çözüm adına yeptığım tek şey. Yıllarca milli tarih, milli coğrafya gibi bir devlet insan'ını bireyden evriltmeye çalışan darbeci zihniyetin bir ürünü gibiyim bu bakımdan, ülkesi gibi çözümsüzlüğü sadece sükunetle bastıran ve dahasını istemeyen, dar beyin fonksiyonlu çok bilinmeyenli ama sonucu belli denklem.
Ez cümle, kafam bulanık bu sıralar. Sonbahar üstlenmesi yapıyor psikoloji, hayatın tatsızlığını çıkartıcak gibiyim ortaya; tekrardan. Muhtemelen uykusal günlerim, sonrası içime kapanışım izleyecek sürecin işleyişi ile. O zaman daha çok yazarım ve daha çok susarım; konuşamam yoksunu olduğum kadar suya, bizim adamız mutluluğumuz çünkü. Eskiden olsa, korkardım da, ölüş merkep gibiyim; muhtemel mukadderatımının kötü adamı, kısmetin düşmesi sonrası Bağdat'tan koşa koşa gelecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder