Elimde 4 kg ağırlığında bir tüfek arka nizamiyeyi dört dönerken, tek yoldaşım şarkı söylemekti. Askeri kurallara göre nöbet sırasında sigara içmek(ki içmiyordum), bir şey yiyip içmek, konuşmak, uyumak, bir şey dinlemek, silahını bırakmak, uyumak yasaktı. Tek sivillikten getirdiğim şey, yani ben yapan; asimile olmaktan kurtaran; o ordu olarak belki mükemmel olan, ama benim, içinde yerimin olmadığı; o organizasyonun bir parçası olma durumumu geçiciliğe indirgeyen şey, belki nöbet sırasında söylediğim şarkıydı. Şimdi okuyunca yada yazınca garip geliyor, ama ben haki yeşilin bir tonu olmaktan çok korkmuştum askerdeyken. Direnmeye çalışıyordum, onlardan biri olmamak için, ama bu kalleşçe yada aktif bir direniş değildi. Çatışmaya girsek de o üniforma ile ölmekten imtina etmeyeceğim bir farklı olmak çabasıydı utkum, hep kendim olabilmek o kadar aynılaşmaya meylettirilen kalabalığın içinde. Bir keresinde hatta, karakola saz sipariş etmişti bir rütbeli, sivilde bas gitar çalan bir arkadaşa da bu aleti çalmasına yardımcı olması emrini vermişti. İşte bu yüzden, bir saz gelmişti ve geldiği gibi, o an boş yemekhanemize gidip 3-4 arkadaş, şafak türküsü'nü söylemiştik; sanki bir dipçik boğazımızdan kalkmış ve ilk nefesimizi almış ve verirken bu şarkının sözlerini mırlıdanıyorduk:saçlarına yıldız düşmüş,
koparma anne; ağlama
koparma anne; ağlama
Öyle heyecanlıydık ki, o kadar koşmuştuk belki ve yorulmuştuk ki, elimizdeki silahların bir parçası olmuştuk; bundan da usanmıştık üstelik, sanki gel bana diye el eden dışardaki gürül gürül akan dünya* ya gitmek üzere bağcıklarımızı o kadar sıkıştırmıştık ki, canımız yanmış gibi hep bir ağızdan söylüyorduk. Özlemek gibi, yada ne bileyim, karın ilk parçasının gözünün hemen önüne düşüp; yanağında nazlı şekilde erimesi gibi...
Bu şarkıyı yine başta bahsettiğim gibi, nöbet sırasında nizami olarak kaytarmak için söylediğim de oluyordu. Bir gece demek ki o kadar özlemişim annemi ve normalliği, hemen karşı apartmanda polis olduğu bildiğim biri, birden camdan çıkıp, birşeyler deyip, ardından o şarkıyı söyleyenin bir asker olduğunu görüp, çıktığı gibi, gerisin geri o camdan içeri girmişti. Garipti.
* Ahmed Arifin şiirinden alıntıdır
Bu şarkıyı yine başta bahsettiğim gibi, nöbet sırasında nizami olarak kaytarmak için söylediğim de oluyordu. Bir gece demek ki o kadar özlemişim annemi ve normalliği, hemen karşı apartmanda polis olduğu bildiğim biri, birden camdan çıkıp, birşeyler deyip, ardından o şarkıyı söyleyenin bir asker olduğunu görüp, çıktığı gibi, gerisin geri o camdan içeri girmişti. Garipti.
* Ahmed Arifin şiirinden alıntıdır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder