11 Haziran 2009 Perşembe

Gereksiz detaylar




Sözleri:

aklın ermez mahpusluğa
bahçede sarı ışığa.
on üç tane yaş döküldü
ranzamdaki yastığa.

büyüdün yavrum sende
hasret sende sevgi bende
akşamlar döner geceye
geceler gebe gündüze.

karanlığa bakıp durma
beni orada arama
ben güneşin içindeyim
beni sabahlarda ara.

geleceğim bir gün ben de
sevgi büyüt ellerinde
akşamlar döndü geceye
geceler gebe gündüze


Şarkı hakkında
: İnsanların illa illa bazı şeyleri yaşaması için, kanlı canlı orda olması gerekmiyor. Aslına bakarsanız, çok sağlıklı olmasa da akıl ile herşey mümkün. Öte yandan bu şarkıyı ne zaman dinlesem aklıma kırık bir hüzün duygusu geliyor. Efendim, insan ne yaşarsa ondan pay biçermiş ya, benim de aklıma üniversitenin ilk yılında yaşadığım yalnızlık geliyor.:

Yurda yerleşmiştim. Kocaman bir yurttu. Kendimi içinde yapayalnız hissediyordum. Ait değildim oraya sanki, beni ben yapan ne varsa, orda değildi. Benliğin henüz oturmadığı yaşlar onlar, biliyorum, fakat bazı şeylerle yüzleşmek için yalnız kalıp, o şeyleri göğüslemek gerekiyor. Tek çocukluk ve tabii uzun bir deplasman hikayesinin henüz yokluğu, beni olanları kabullenmek bir yana; redde itmiş olmalı. Ne oda arkadaşlarıyla geçinebilmiştim yüzde yüz, ne de o binayı ve o yığını seviyordum toplamda.

Haftasonları 2,5 saatlik yolu 2 defa çekip ailemin yanına giderdim, ama her haftasonu. Her haftasonu gidillerim elbette yorgunluk olarak bana pahalıya patlıyordu. Şöyle ki, cuma saat 12.30 da biten dersle(hazırlıktayım), saat 13.30 sularında Manisa kavşağında otobüs bekleyen bir adam oluyordum. Haftasonu evde sadece emektar bilgisayarım ve internet vardı. Memleketteki arkadaşlarımın, ki onlar sadece liseden arkadaşlarımdı, hepsi bir yerleri kazanmıştı, soyunun tükenmesi haliyle beni İzmir'deki duvarlar arasına alınmış beni, memleketimde de aynı sonla buluşturuyordu. Ama ailem vardı, ama bilgisayar vardı ve ben o sıra evimdeydim, bu bakımdan orda geçirebileceğim maksimum zamanı geçirmeliydim ya, o bakımdan pazartesi saat 9.00da başlayan ders için sabah ezanı okunurken yine memleketteki durakta bekliyordum. E tabi ders sonrası, yorgunluk da öbür yandan basarak, uyumak için yurdun yolunu tutuyordum. O saatlerde kimsecikler olmadığından, tek arkadaşım walkman denen icad oluyordu ve uykulu gözlerim ile bu şarkıyı dinlediğimi hatırlıyorum. Ağlamayı kendine yediremeyen ve ağlamamanın erkeklikle alakası olmadığının keşfine henüz mazhar olmayışımdan, hüngürdemesem de, yaş aktığı olurdu yastığıma. 13 olmuş mudur bilmiyorum ama 13'ün karesi belki.

Not: Cevap 169 olacaktı. Kimbilir bu şarkıyı kaç defa dinlemişimdir...

Hiç yorum yok: