27 Haziran 2009 Cumartesi

Çorak arazinin vahası

Kendi kendine yaşayan bir adamın çığlıklarısın sen, yalnızlığına vefası; kalabalığa olan katil düşkünlüğü... Ne zaman sana yazsam, yarım hissederken, birden doluyorum ve işin komiği yarımlığa alışmış bir beynin biriktirdiği artıkları sana boşaltıyorum. Bencilliğimin fay kırığısın, ne zaman sarsılsa, ne zaman yıkılmaya yüz tutsa hatta, yıkan o arasına beni de çağıran kalabalık ile aramda kocaman bir çatlak oluyor, beni alıkoyuyorsun; kaybolmaktan, alalade olmaktan.

Kana düşkün bir katilken bile sana döküyorum alacağım canların kurtuluşu olan insanlara olan öfkemi, bağışlamaya ramak kala bırakıyorum ellerini, fakat tehlike hiç geçmiyor, tehlike benim aynada göremediğim tarafım adeta. Sevemeyeceğimi hissettiğimde de, ellerimden tutup evcilleştiriyorsun sadece et düşkünü olmaya meyilli doğamı, kadının sadece bir ekin tarlası olmadığını, aynı anda da güzel ellerinde beni tutup büyütebilecek bir şevkat limanı olabileceğini hatırlatıyorsun adeta.

Ağlamaktan muzdarip hallerime de, sabır yağdırırsın, sayende toparlarım, kuvvetsiz, çelimsiz, terk edilmişliğimle, bir kez daha doğuyorum; rahmine bir daha girip son çıkışımla. Yalnız kalışımın bir tercih olması bazen rahatsız eder beni, o zaman da bırakmazsın beni avutursun kurdurduğun düş bahçelerinde, bir tenefüs sonrası tekrar geri dönerim yalnızlık bekçiliğime; anti depresansındır.

Ansızın üstüme çöken isyana meyilli kızgın kalabalıklığımı, teskin edersin, gerillalarımı dağdan indirir, şehir milislerimin silahlarını toplarsın ellerinden birbir, yapılacak her devrimin kitabı olmalıdır, silahla yapılan herşey sadece efsana kalır ya, sen yapılacak devrimin de kitabı olursun; isyanın ise kör gözü.

Varol ol ve bencilliğim ol bazen hayata karşı. Benim olmadığın zamanların da olsun, bencilliğime karşı bencilliğim yapayım bazen de seni, herkesin ol. Bana bencillik yap kimi zaman.

Hiç yorum yok: