Haftasonu yoktum, anneler günü dolayısıyla memleketimde hayırlı evlat'ı oynuyordum. Daha öncedeb de anlattığım üzere, evde hayırlı evlat dışarıda it, iş yerinde bey, evinde mülayim bir tepkisiz'im, Allah ıslah etsin beni.
Cuma günü yine harala gürele, hazırlanıp otogarda bittim aniden. Bu sefer planlı idim dolayısı ile, belediye otobüsüne kıçımı koyabilmiştim. Herkese fazla fazla götürebileyim diye, 3er paketten yarımşar kilo kestane şekeri almıştım, istifliydi küçük bavulumda. 10 dakika kala ordaydım bu sefer, hava güzel diye dolanıyor vakit öldürüyorken, İzmir'de çalıştığım yerden eski bir arkadaşla karşılaştım. Bir şirkete girmiş ve evlenme arifesindeymiş derken, konuşurken araba kalakayazdı, yerimize oturduk. Kablosuz internet var diye, laptopumu koydum kucağıma. Ama kablosuz ağları algılayan program kurulu ama hazır değildi, o bakımdan avcumuzu yaladık, biz de bünyeyi Lost'a verdik. Uyuyakalmışım sonra, memlekete girerken uyandım. Eski işyerinden arkadaşla otogarda oturduk lafladık, biraz. Nostalji güzel duydu ve ben orda,o an bunu hissettim, halbuki çok değil; 3 yıl olmuştu; ama aradan ne tecrübeler ne anılar gelmiş geçmişti, kimbilir. Zamanın anlar ve tecrübelerle çakılması, hoş bir şey, yoksa boşu boşuna ve hiç olarak akıyor ve tarihin sayısal değerleri değişiyor sadece...
Ordan eve kaydım ve valiyele hasret giderdik. Evde tadilat vardı, mutfağı yeniliyorlardı ve yemek pişirecek bir alan bile yoktu doğru dürüst, düşün artık blog, ne kahramanlıklarla ordaydım, hayırlı evlat Ökkeş olaraktan... Biraz geleceğe dair konuştuk. Sonra uyku devraldı sazı...
Ertesi gün, arabaya ihtiyaç duyduğumdan, getirdiğim şekerlerden birini dayımlar transfer etmek istedi uyanık ve biyonik zekam, o bakımdan yengemi aradım ama o gün yarımgün çalıştığından, bir sonuç elde edemedim. Ben de aldım voltayı, liseden arkadaşım Samet'in dükkana vardım. Yine belden aşağı ve bol geyikli muhabbetle süsledik düzeyli(!) ilişkimizi. Bir anektod vererek düzeyi sizn anlamanıza yardımcı olayım: (S-Samedinho)
B: Samedim, büyük sevabı var bir müşkülüm var beybi.
S: (Cevval bir tonda) Hayırdır abi, nedir?..
B: Bebeğim büyük sevaba girceksin.
S: Hadi ya, yaparıs abi, Allah rızası için canımız feda icabında...
B: Beyb, iftarım ol, seks orucumu senle açayım, sevaba gir işte.
S: Kıllıyım be abi. Ehuhehehe...
B: Her türlü Samedim, her türlü...
Samet muhabbet arasında, yine ortak bir arkadaşın, dükkan açtığınden haberimin olup olmadığını sordu; ki evet, vardı ama nerdeydi, bilemiyordu bu deli gönül.. Ama pek yakınmış, bir çiçek yaptırıp gitmeyi akıl ettik, zaten Samedinho yaptırmış bana da yardımcı oldu alo'yla, benden bağımız, adıma çiçek gitti açılışa. Daha sonra açılışa, bizzat biz intikal eyledik. Orda yine arkadaşlarla karşılaştık, muhabbet ganiydi.
Ordan döndükten sonra dayıma gittim, yarım kalan planı tamamlamak üzere... Meğer o gün yarım gün çalıştığından ulaşamamışım yengeme ve gereksizmiş hakeza araba sanayideymiş, tamir olunuyormuş, felan. Ordan atladık gittik minibüsle oto sanayiine. Arabayı aldık ve dayımı bıraktım annanemlere, işi varmış ordaki; modeli anadol olan, dedemin eski, kendisinin hobi arabası ile... Ondan sonra gün benimdi artık. Askerden dağıtım iznine gelmiş bir arkadaşı aldım, nefesbahçeye çıkartma yaptık. Fazla duramadık, keza annanemler beni bekliyorlardı. Onu eve aldığım gibi bırakıp, annemi almaya gittim, ordan da annanemlere gittik. Dayım halen ordaydı, ıspanaklı börekler için pusuya yatmıştı, ben de uzanıverdim yanına, tatlı bir uykuydu, uyandığımızda, çaylarla şenlenmiş tok karınlarla rahatlamıştık. Ordan dayımı aldığım gibi, evlerine bıraktım. Dayımın ısrarı ile, kestane şekerini evden almaya yollandım. Ev yakındı ama anahtar yoktu, o sorunu da, Fuat abilere hem kestane şekeri vaadi hem de bir emanet bırakma bahanesi ile çözdüm. 2 eve de sırasıyla kesatene şekeri bıraktım ve dayımın oğlunu kaparak, karanlık yollara vurduk gizemli geceyi. Biraz konuşayım dedim de, maşallah beyefendi elinden alosunu düşürmedi bir türlü. Gezidirdik dolaştırdık keratayı, en son bende anahtarın olmaması nedeniyle yatmadan valideyi yakalamak maksadıyla gece 1.00 gibi bu ritüeli sonlandırdık.
Ertesi gün, valideye hediye almak iç güdüsüyle uyandım. Ama allem ediyor, kallem ediyordu; ağzından tamam gidelim kelamı çıkmıyordu, ona göre gereksiz masraftı. Tamam dedim çıktım sonra, vardım küffarın üstüne, diyerekten halamı tavladım ve Susurluk Outlet'te aldık soluğu. Halam 4 yıl önce, benim yaşımda olan spastik kuzenimi kaybettikten sonra, kendi deyimiyle beni başka bir sevgiyle sevmeye başlamıştı, ben de hislerine karşılık vermeye çalışan bir zibidi olarak özel günlerde onu es geçmedim, geçmeyecektim. Böylece 2 kuşu bir taşla aradan çıkartacaktım. Hem hediyelerini alacak, hem de beğenebilecek birine olan ihtiyacımı gidercektim, bir anda 3ü bulacaktık. Valideye ayakkabı beğendik, ama aynı naza halam başladı. Yine cazibemi konuşturmalıydım ve doğrudan arkadaşa bağlayıp, ona da spor ayakkabı ve eşortman altı alarak, gönlüne girmiş olduk. Ordan atladık bir şeyler içmek için, bahçeli bir yere gittik yine. Dertleşirken hakikaten beni annemden daha iyi anladığını anladım, o bakımdan sağolsun rahatlattı dertli bünyeyi.
Ordan babannemlere geçtik, içli köfteler bizi bekliyordu. Bekletmeden gövdeye indirdik haliyle ama ohannesburg derdirten bir gelişmeyle saat 21.00 arabasına yer buldum alo vasıtasıyla. O bakımdan 19 sularında yüzen saati derhal verimli kullanmak gerektiğini kavrayıp, sen de araba var beni bıraksana mırın kırınını eden amca kızını, ki amcam ve ailesinin geri kalanı amcamın ameliyatı için istanbuldaydı ve yapayalnız memleketteydi, eve bırakmalıydım. Vınnturizmle bıraktım ve saate bir baktım ki, 7.40.. Ben hangi ara ayırttığım bileti alacaktım da, çanta hazırlayıp tekrardan garajda olacaktım... Tabii ki o an verip kararı, son gaz, 99 model astra hatchback ile, ve dikkatinizi çekerim kırmızı renkli araba ile, garaja gittim. Şehir içi 90 km sürat sanırsam Türk'ün hız ile imtihanıydı ama henüz çekildiğinden birşey anlamıyordum filmden. Garajda 4lüleri yakıp bir koşu nilüferden biletimi alıp geri döndüm. Atladım tornistan geri eve gittim ama araba dayımların olduğundan, itina ile evlerinin önüne bırakıp, anahtarı da kendi evimize bırakıp, çanta hazırlamalıydım. Koşuverdim eve, çanta ve bilgisayarı hazırlayıp, kendimi yola verdim. Necati Eğitim'in ordan kalkan minibüsün birine atladım, henüz yarım saat vardı. Bindiğim gibi şöföre beni 9a yetiştir misin dedim, adam da gülümsemeli inşallah dedi. Anlık korku bastı şu his dünyamı ama meğersem herif dalga geçiyormuş, çünkü akabinde abi 10 dakika sonra ordayız dedi, utandım haliyle. Demek ki, acele ederken eli ayağına karşıyor ve yol gözünde büyüyüveriyordu insanın; kendimi burdan yılın panikatakı seçip, sevgilerimi sunuyorum. Garaja vardığımda 15 dakikayı aşkın zaman vardı 21'e. Arabanın orda dolanırken, üniversiteden arkadaşımla karşılaştım. Bankadan ayrılıp, üniversiteye geçmiş ve Düzce'nin bir sahil kasabasında Turizm muhasebesi dersleri vermeye başlamış, öğretim görevlisi olmuş. Mutluydu ben de mutlu oldum, ama benlik bir mutluluk değildi, çünkü ben hoca peşinde koşacak; asistan olacak yapıda biri olarak kendimi hiçbir zaman görmedim, göremedim. Yüksek lisans da yaparsam tezsiz olmalı idi, parayı bulana kadar başkaları için bu tür sevinçlerle oyalanmalıydım, amin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder