Seviştiğimiz anlar gibi nefes nefese, en doruğundayken, yarım kalmadan, koşa koşa ama sürünerek de öbür taraftan, en kızılından istiyorum gecemin yıldızlarından ördüğüm tavanına ve bir güneş sızıntısı gibi usulca aksın sabaha, doyurmadan ama hiç de aç kalmadan, en sevap şehvetlerle insin en karanlığıma.
Terlerken güneşinde kurmak isterim ben. Karınca kararınca, bir yudum ekmeğin yarısını yedirirken sana, bir dahaki gün dönümünde dudaklarına sunmak için avcumda saklayıp, bir 365 gün daha sulanıp çürümeye yüz tutarken, en sevdalı en hasretli, beklerken ısına salmak gamsızlığımı, yanarsam sende yanmalı.

Suya sokarken bedenimi ilk yanılsamasın, soğuk suyu anlık, sıcak sandığım. Sıcağın aktığında gevşemek ve bedenime bir avuç daha sıcaklık sürerken, benden kopup akan bir soğuk olmalısın. Yatağımda bıraktığım ter olma da mümkün, o gecenin gayrisafi milli hasılası bir hiç uykuyken, sabah tomurcuklanmış; ayılamamış gözlerime, aynanın ardından bir avuç soğuk su gibi bakıyor olmalısın.
Umutsun, sadece umut. Çiğ bir tat bırakıyorsun taze dut gibi ağzımda, yedikçe yiyorum aroman yoka yakın vardan az, ama bir dal daha eğerken kara duta değiyor kolum, umudun kanına bürünüyor temizliğim, daha çok sen oluyorum. Kana kana yemeye çalışırken ağzım burnum kararıyor, ben senin beyazlığında bir afrosevda oluyorum, öpmelerim azınlığa çıkıyor.
En sevdiğim kırmızı kazağımın, soğuktan koynuma sokulan sıcağısın adeta. Asiliğini soğukla terbiye ederken, arsız sarkışlarını ellerimle tekrar koynuma alırken ben, tırmanmaya meyilli, yalnız tırnakların, bedenimi kanatıyor. Kanıma bulanıyorsun, sıcağımdan artan, damar ifrazatı oluyorsun, kalbime katıyorum daha, seni.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder