2 gündür dolaşıyorum halbuki. Pazar günü, dedemle Acemlerden arz-ı endam ederekten akan Nilüfer çayının yanına gittik sadece meraktan ve yalnız gitmeyi planlarken Dedem de bana katıldı. Doğrusunu istersen, oraya değil de Gemlik'eydi dedemin niyeti, ben onu yoldan çevirdim, orasının uzak olduğundan. Tabii dedemin yaşlı olması ve benim onla sıkılabileceğimi hesaplamam da bu kararı ona çevirtmemde etkili oldu. Dedem iyi bir yürüyücüdür, onla yürürdük küçükken ve bana serçe parmağını emanet ederdi, hey gidi günler hey... Her neyse, bu sefer oraya yürümek de vardı aklımda ama onun yaşlı olması ve tabi biraz da yan çizmesi yüzünden Gökdere'den metroya atlayıp Acemler'de indik ve yürümeye başladık.Yaklaşık bir km kadar sonra İzmir yolunun üstünden geçtiği köprüye varıp altına indik ve akarsu boyunca yürüdük. Nerden esti oraya gitmek bilmiyorum ama kendimi piknikçiler gibi hissettim, elimizde mangal yoktu sadece. Her neyse o çukurdan çıktık bir süre sonra ve yoldan karşıya geçtik. Bir süre kasabaya benzer sokaklarında dolaşıp o nahiyenin, Mudanya ayrımının kıyısına vardık. Aklımda Mediamarkt'a gidip 16 gb flaşdisk alıp, dizi ve film dolmuşçuluğu* yapmayı planlıyordum. Ama yol deminki nehirden daha yoğun daha sıkı akıyordu. Bir önceki gün teyzemlere yürüyerek gittiğim ve bir nevi dervişlik yaptığım deneyimde, bir fasıla bulup kendimi karşıya atmıştım ama yanımda 76lık bir delikanlı vardı ve tempo dengesizliğimiz zahirdi. Haliyle dedem tutturdu oğlum ilerden bir yerden belki alt geçit vardır diye söylenmeye ama ben kararlıydım. 1-2 dakika sonra karasız bir kaç araba yüzünden İzmir yönüne devam etmek zorunda kalan konvoyun verdiği fasıladan yararlanıp karşıya geçirdim bizi. Yolun yanındaki demirlerden zıplayarak geçtim ama dedemin elinden tuttum ve tabiiki ona biraz verdim-zabitlik günlerini hatırla Ferit teğmen diye. Sonra yolu tuttuk ve kendimizi MediaMarkt'a atmaya ramak kala Nilüfer Belediyesinin parkına vardık. Dedem yorulmuş olmalıydı ki oturmakta ısrarlı oldu. Gidiş ve gelişe sahip tartan pist tarzında ama yere döşemeli plastik türevi bir maddeden oluşan yollar ve ortasında demirden kondüsyon aletlerinin olduğu bir şehir yaşam alanıydı orası. Spor yapmak için elverişliydi. Bursanın kalantor kesiminin olduğu bir mahalleydi o nahiye ve tabii ki Chpli bir belediyeydi ve güzel bir hizmetti. Aklıma solun Türkiye'de köklerinde olan bürokratik köklerini ve belki hiçbir zaman ezilmiş yada işçi sınıfından yararlanmadan iktidara meylettiğini hatırladım, ve yutkundum. 15 dakika ihtiyaç molası sonrası dedemi teknoloji marketine soktum. Alacaklarımızı aldık ve ordan çıktık. Canımızı üzmek vardı ya aklımda, her neyse dedim ve atladık yeniden metroya. Eve döndük sonrası. Akşam Gs-Fb maçı vardı, kankalarım(Musti ve Serdar) çağırmışlardı. Ben de onları maça davet ettim ama maç tiksinç derecede kötüydü. Maç sonrası biraz dolaştık ve döndüm eve.Bugünse teyzemlere gidecektik. Ancak taa ortaokul ve lise'den arkadaşıma verdiğim işyeri adresime icabet eden yine kendisinin yanıma uğrayıp bir çayımı içmesiyle jest oldum. Arkadaş makine mühendisiydi ve iş yokluğundan, Libya'ya bir tuzlu su arıtma tesisinin kurulumuna gidecekti. Aylık 2200 USDye çalışacaktı ama kafaası karışıktı haliyle. Ben de fazla karıştırmadan, ayrıldım ondan. Teyzemlere uzun uzun yolalrdan geçerek ve tabii yine yürüyerek gittim. Yoldan tatlı almam planlanmıştı ve ben kazandibi ile işimi görmüştüm. Derken telefona baktım ve Aveanın sınırsız tarifesine olan talebimin olumlu yanıtlandığını görünce Turkcell'li valide hanımla başladık kaynatmaya. Evdeki ve yazlıktaki işlerden bahsetti ve baya işin varlığından haliyle. Konuştuk ve hasret giderdik. Muhabbet sonlandı yaklaşık 17 dakikalık telefon görüşmesi sonunda. Derken ilk dalgada bu tarifeye geçen ve canı sıkılınca beni arayan bir kadim dostuma, iade-i ziyarette bulundum. Yine ağzımıza iğrenç espirileriyle gay muhabbetleri ve tabi facebookun sanallığından dem vurup mizahi geyikler takıldı. Neden sonra telefonu 8 dakikalık bir performansla kapatınca, teyzemler vardım. Yemek yedik ve yine Tey
zemin torunu arzı endam etti. Bu sefer sopaya dirençliydim , babasının da olmamasından istifade ederek gülleş yok Kaancığım diye kural koydum, 10 dakika muhabbetini artık yemiyecekti çünkü. Bir saat sonra ordan kalktık ve Küçük Teyze'min oğlu bizi eve bıraktı, Allah ondan razı olsun.Yarın annanemleri de yolculadıktan sonra bekar ve tertipsiz hayatıma rücu edeceğimi bildirir, öpücüksüz sabahlarda görüşmek dileğiyle arı stüdyosundan iyi geceler dileriz, esen kalınız.
*Eylemlerim sürecek, demiştim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder