20 Şubat 2009 Cuma

Terminal yalnızlığı

Bu gece, katran gibi hatta daha karası. Dert diye düşündüğün ne varsa bir boyut daha kazanıp, çığ gibi savruluyor yamaç aşağı üstüne. Uyku denilen şey de büsbütün, muğlaklaştırıyor zekayı. En güzeli uyumak. Zıddını karıştırır bulurum ya, ben de ne seviyorsam geceleyindir. En tatlı muhabbetler de, en acı yaşanmışlıklar geceleyindir. Hitler'e direnen Stalingrad gibi, uykuya karşı savaşırım. Bana kalsa, ne çalsan uykudan o kadar kardasın... Ölüm, öyle de böyle de yutmayacak mı uyanıklığı? O zaman sonuna kadar dayanmalı derim.

Derim de, hayat aynı yerde mi, heyhat... Gündüz ne yapıyorsan temeli uyku. Kafan işlemez olur, aksi şeytan... Oysa ne tatlı, uykunun bulandırdığı suda yüzüp, küçük balıkları balinalar gibi görme sanrıları...

Aşkı böyle tanıdım ben. Uyuyamazdım, kalbim üstümde ne varsa yırtıp atar gibiydi adeta. Düşünürdüm ertesi gün söyleyeceksem O'na. Dudaklarımla tekrar ederdim, ardından bir dua. Ama ertesi gün derste çevirip yüzünü bakmazdı bile... Basit mi bu kadar, ha, basit mi? Silkinip atıverek bir ömrü ve o ömürde bir sapak olup tek yönlü yalnızlıklara rehber olmak... Biten aşkın yerini sorgulamalar aldı zaten ve ben hepten kopmuştum hayattan.

Yaşamayı böyle öğreniyor insan. Acı çekerek ama; çaktırmadan.

Bu satırlarda gezen tüm gözleri bir kere daha öperim hasretle, her ne kadar hiç bir zaman okuyamayacaksan da acılarımı yada sana yazılmış ne varsa bu satırlarda. Mühim olan, boş karnı açlıkla terbiye etmek ve Kıtmir'i koynuna alıp böyle yüzyıllar sürecek bir uykuya dalmak.

Hadi bir kere daha oku onca yazıyı... Ya da zahmete girme, ben taki, saflığıma gülene kadar, sen diye bir kere daha okuyorum. Karşılıksızlık makamının, muhayyer kurdi damarında dolaşıyor üzüntüm:

rüzgar söylüyor şimdi o yerlerde bizim eski şarkımızı
vazgeç söyleme artık hatırlatma mazideki aşkımizı


Hiç yorum yok: