24 Şubat 2009 Salı

Suç insanlığı

Yıllar yıllar sonra ama suyun üstündeyken.. Anlamsız rüyanın her seferinde aynı yerinde uyanan biri.. Bir arkadaşınla konuşurken duymak olanları. İki ucu kopuk ipucu ve hayatın kalleşliğine giden yolun ilk adımlarını atarken, kendinde keşfe çıkmak. Asker arkadaşlarına ulaşmak önce. Onlardan dinlemek yapbozun parçaları misali. Keşfetmeye çalışmak aslında olanları. Hatıra kırıntıları içersinde yaşamak bir süre... Parçaları birleştirince utancın insana gülen yüzünü fark etmek ve yine utançla. Derinlere; çok çok uzaklara ittiğini ve aslında orda olmanın bile suç olduğunu fark etmenin dayanılmaz ağırlığıyla buluşmak yeniden. Kahramanlığın yalan olduğunu ve insanların birbirini öldürürken sadece katil olduklarını ve en iyi katilin olmayan katil olduğunun ayırdına varmak. Suçu kabullenmek önce ve sonra lanet etmek. Kendiyle barışmak adına kör gözlerini açıp o suça bir kere daha bakmak. Suçu ise:

-Bir soykırım ve ona ortak olmak.


Özet:

-Gözüme bir el.. Küçük bir el takıldı... Yığının içinden çıkmış küçük bir çocuk eliydi. Yakından baktığımda buklelerini gördüm. Kıvırcık saçlı bir yüz toza bulanmıştı. Ayırt etmek çok güçtü.
Ama bir kafaydı, burnuna kadar görünüyordu. Bir kafa ve bir el. Benim kızım da o kız çocuğuyla aynı yaşlardaydı. Onun da saçları kıvırcıktı.

Hiç yorum yok: