23 Şubat 2009 Pazartesi

Okul bitmek üzereydi ve ben korkuyordum

Çok hüzünlüydüm geçen hafta. Kafam bir tarafta diğer bir tarafta sorumluluklar. İçimde ise cız eden ateş böceğini tutan bir yürek vardı. Göstermeyeyim içimi ve yangınını diyordu ancak nafile isteği ateş böceğinin hırsı ile alabora olmuştu gönlümün. Sevgiyi hep kaybettiğimde mi anlarım dedim kendi kendime. Ya da lanet insanlık tarihinde kadere lanet eden ve herşeyin bitmesinin ağız tadı ile ters orantılı değişimini hatırladım. Evet, herşey bitmişti. Ne bir daha okula gelmek vardı ne de arkadaşlık... Her şey bitmişti. Yorgunluk hissediyordum, her yeni başlangıç yeni bir bitişti ve ben bunu anladıkça o devam ediyordu. Hiç bir köpek kuyruğu ile olan kısır döngüsel kovalamacayı bitiremez ya, o hesap. Kuyruk mu benim, köpek mi anlamadım. Acaba kasıt köpekte mi ya da hiçbir şeyin bitişini sallamayan kaderde mi? Biliyorum sen bu satırları okurken ben farklı enlemlerde yeni boylamların farkına varıcağım. Kurşunun hızında giden bir arabada kurşunu tutabilirmişiz. Varsayalım ben Izmir'deyim ya sen?... Bir daha burada olacak mısın? Görmeden evet deme, sen gittin herkes gitti. Artık vize yok final yok. Muzo* yok Sedat abi** yok. Var deme çünkü sen de yoksun. Ben de yokum ve kurşunu tutamazsın. Game over..

*Muzo: Ege İİBF'nin efsane hocası muzaffer hiçyılmaz
** Sedat Abi: Ege fotokopinin annesiyle çalışan 50li yaşlardaki bekar sahibi

Not:
Mezun grubumuza attığım mail'di... 4 yıl olmuş, dile kolay. Orhan Veli diyor ya:

Ağlasam sesimi duyar mısınız,

Mısralarımda;

Dokunabilir misiniz

Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Peki sen, sen dokunabiliyor musun; yoksa çok mu uzak geliyor bunlar, seslendirince kulağını mı tırmalıyor?.. Acılar tarih olunca gömülüyor mesela ve bahar temizliği misali; yaza hazır ve nazır mı oluyoruz? Ya da kişisel mi, yani benim dilimi yakan sana tatlı mı gelir, ya da yanımdan uzaklaşırken izleyip seni; adımlarının sıcaklıklarını takip edip devam etsem yola, seni yakalar mıyım?... Ardından esen rüzgardan bir avuç alıp, yüzüme sürmez miyim... Defterleri yine koyarım cafenin masasına, ve yine koşmaz mıyım ardından-ne diyeceğini bilmeden...

Bayağılık ve Kalite arasındaki ince çizgiye varan ve şiirlerini sebepsiz zindanlara kapatmış bir adamın büyüme emareleri'ni dinlediniz.

******

Acıya güldüm ve acı ağladı YAPIM ifitiharla takdim etti

Hiç yorum yok: