Zıddına da uzun yazacağım ha, oh olsun içimdeki uyumsuz başlık atma güdüsünün tersi hallerini savunan yine içimde olan tertip düzen fedaisi salak protokol kurallarına... Lafın uzatmadan dönülecek ilk teması, tatilin yada bana öyle gelmese de bir avuç oksijenin bitmesi. Ne mi yaptım? Belki kocaman bir hiç, hayır laf oyunu yapmıyorum. 1 kg demir gibi olan 1 kg pamuktu tatil. Belki uzundu ama içerik açısından kısaydı. Ailemle vakit geçirdim ki burda kastedilen ailemin 2 yegane bileşeni olan anne ve babamdan, erkek olanı babam... Onun can sıkıntısını giderdikçe benim can sıkıntımın bir işe yaradığını keşfim ile harcadım bu izni. Ona film izletip bol bol siyasi ve felsefi tartışma yapmaya çalıştım. O da benim onla olduğum gibi, babasıyla ters siyasi fikirlere sahipmiş gibiydi. Ben ona insancıllığı o bana köktenciliği savundu. Her ikisinin de aktivist dercesinde olmasa da, savunucu olarak taşıyıcılığını yapmam nedeniyle şu flaşbek sırasında bu hal ve tavırlara sempati besliyorum. İnsanlar hayatları boyunca aynı siyasi görüşe sahip olmaları son tahlilde çekilmezmiş gibi duruyor bana. Hammallık olurdu bir bakıma. Sadete dönersek, bol aksiyonlu boş bir maceraydı. Ancak kılı kırıkı yararcasına dinlendim.
Hayat öte yandan deli savar süratte sürüyordu. Benden daha resmi adımlar bekleyen bir sevgiliye sahiptim. Fakat mantığım ve 100 kişiye sorduk ve şu popüler cevapları aldık konulu aileler yarışıyor türü bir sunum ile yürüttüğüm sosyal kanı aksinin şu an daha doğru olacağını söylüyordu. Ne telefonla arayabildim doğru dürüst ne de konuştuğumuzda kalbimi aşkla kaynatacak laflar duyabildim, aynı bir sinir harbi vardı... Geleceğe güven aşılayacak adımlar bize bir numara büyük gibi, çünkü devir kriz ve maddiyat devri. Aksine atılan aşk dolu imzalar, yarın öbürsü gün şiddetli geçimsizlik konulu imzalara bayraktarlık ediyor, heyhat... Ben de isterim aksinin buralardan görünmesini, ancak hayat bu tür kötü misallerle dolu. Aksi imkansız mı peki; hayır değil tabi... Zaten aksine atılan imzalar efsane olmaya aday aşkları tetikliyor ve biz zaten efsaneyiz. "N'olursa olsun onu istiyorum" der bitiririm işi, zaten bizim lakabımız Deli Kıri...(yazar burda kafasından zaten kurup çözmekten sıkıldığı problemlere sokmak istemediğinden böyle komik bir çıkış buldu, kıllanmayalım lütfen...)
İzlediğim filmlere bir daha bakma şansım oldu bu fasılada. Issız Adam filmi beni kendine hayran bıraktırıp hakkında haksızlık ettiğime idrak ettirdi. Hakikaten filme kurulu konu örgüsü, her hayat hikayesi kadar saçmaydı. Film kendini izlettirir vaziyette ve filmden edilebilecek en büyük şikayet yahu neden böyle bitti türü yapısal hezeyanlar.. Aynı şikayetleri Züğürt Ağa'nın sonu ile ilgili de duymuştum. Ancak filmi film yapan zaten bu tür keşke'lerin oluşturduğu evrensel küme içersinde edindiği yerdir.(dikkat, entellektüel tespit; not edelim) Stay'e de bir kere daha hayran kaldım. Onu yapan ekibin herbirini öpücük yağmuruna tutmaya meyillendim ama Amerika pek uzaktaydı, kaptan... Ayrıntıcı bir filme benim gibi ayrıntıcı bir sapık tutulurdu, obsesif olası var'dı gayrı bu gönlün...
Derken iş başladı. Titrerken ve heyecan basarken bendenizi, bir bakmışım harıldıyorum çalışırken. Hayatın bu seni bıraktığın yerden alan sadık arabalı arkadaş hallerine bayılıyorum... Viva çalışmak...
Ayrıntılar için sendeyiz hayat...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder