10 Kasım 2008 Pazartesi

Mekan değişimi

Gittik gördük yenildik pek sayın blog. Çok kafaya takmasam da takımım olduğum renkler beni şaşırtmadı. Ya Allah ya da hakem yada kendi salaklığına yenildi oldu bitti kül oldu. Kasımlar onların olsun mayıslara talim oluruz seve seve, diyeyim ve gerçekten önemli muhabbetlere geçiş yapalım:

Cuma gecesi ilk Bursa yolcuğumun bu kadar erken bitmesi ile saat gece 1 sularında Bornovadaydım. Sonuçta madden orda olmak önemli elbette, fakat pek tabiyki gittiğin yerde dert olmadan sıkıntı yaratmadan. Bu bakımdan en az sıkıntıyla başlattığım bir ziyaretti bu yönden ilk golü ben attım. Ertesi gün ise, saat 12ye kadar zıbarmam ile uyanıverdim yeniden bir Bornova sabahına. Bir kaç şey atıştırdım ve ayılmaya çalışırken sevgilim telefon ile arayıp yemeğe çıkmayı teklif etti. Bu pek alışkın oluğum bir jest değildi ama atılan goller 2 oluyordu, güzel oluyordu. Kahvaltı görünümlü bir tost ile muhabbete daldık. N'apacaktık bir söz nişan veyahut erteleme, neydi ve ne olacaktı... Öte yandan bu kısa ziyaretlerimde pek vaktimiz olmamasından oturup konuşamıyorduk ve telefonda da bunlar gerçekten ağır konulardı, konuşulmazdı, hııı'dı(şair burda çocukluğa atıfta bulunuyorsa da önemsiz sayınız). Yine pek bir çözüme varamadık, sebep bendim. Hep bir adım sonrasını düşünen benliğim tünelin ucunda illa illa ışık arıyordu. Gelecekse belirsiz upuzun bir tünel gibiydi, bir maceradan öte maceraya atlayan kahraman rollerine bu nedenle çıkamıyordum. O öğleyi bir şekilde ve sabrederek kapatmasını ve onu iş yerine bırakmasını bildim ve doğrudan berberde aldım soluğu.

Hani şu bayanların canları sıkkın olduklarında saçlarını yaptırıttıp kendilerini modifiye edip bu depresyona çalan sarmaldan kurtulma ritüeli var ya, aynısını uyguladım. Kısacık kestirip saçlarımı, saldım kendimi Bornova'ya.. Lise ve ortaokuldan bir arkadaşımla buluştuk ve lafladıkça Kadınlar elbette temel konu oluverdi. O benim tersime, tipinin kıymetini bilen ve ne yalan söyliyeyim, benden de yakışıklı bir arkadaştır. Hatunlar ile olan münasebetleri o bakımdan bol averajlı olur ki, bana samimiyetsiz gelen bu durum serde bulunan testesteron iktidarına hoş geldiği vaki de olmuştur... Neyse, anlattı ve anlattım bol bol. Bana kadınların vampirliğinden bahsetti, ona göre gelecek kaygısı ile doğrudan nikah olayı muhabbetine giriyorlarmış ve kahramanımızın bu durumdan sıtkı sıyrılıyormuş. Hak verdim biraz ve bol bol sağlam bir ilişkinin peşine koşmasını öğütledim. Et peşinde koştukça yalnızlaşıyordu çünkü insanlar...

Onla ayrıldık ve sevgilimin iş çıkışında aldım soluğu. Bir hediye almalıydım çünkü bu pazartesi (bugün-bunları yazdığım an itibariyle dün) onun doğum günüydü. Yüzük olayını düşündük ama tek taş dışı ne olsa gudik kalırdı. O bakımdan istemsiz bir şekilde bir balıkçıda rakı balık tamlamasında buluverdik arayıştaki bedenlerimizi. 2 kadeh sonra ikimiz de planörlerde akrobasi yapan helikopterik uzaylılardık sanki. Saat daha 20.00 sularını kulaçlıyordu ama biz o geceyi bu sarhoşlukla bitirmiştik nerdeyse. Eve yürürken penguenlerin dengelerini bulmalarının ne kadar zor olduğunu hele ki kılavuzu penguen olan bir akrobatın elinde kocaman bir sıfır olduğunu kavradık. Gecenin kalan kısmında ise hayatımda yaşadığım en güzel saatlerden birini yaşıyordum adeta. Dolce vita diyorum gerisini sen anla be blog. bu sefer üstü bende kalsın...

Mışıl mışıl uyuyan bir adam olarak film dışındaki gecemi uykuya vermiştim. Ertesi öğle dediğim bir saatte sabah yaptım kendime. Bir banyo yapıp, Bursa'dan kestane şekeri yaptığım bir arkadaşa sözümü tutmak için yola koyuldum. Küçük parkta buluştuk. oturduk içtik lafladık. Forum Bornova denen ve replerle alakası olmayan alışveriş mekanına attık kendimizi. Alışverişten payımıza kitap düşürüp onu yolculama seansına girdim birden. Garaja gidecekti ama 505 gelmemekte ısrar ediyordu. O zaman kampüsü arşınlayalım ve Manisa kavşağından yollayalım teklifini koydum ortaya. Kabul edildi ve uzun yola koyulduk. Hava kararmıştı ama biz o kampüste hala iki üniversiteli gibiydik. Eczacılık fakültesinin ordaki çimlerde hopladık zıpladık derken partnerim dizini incitti. Yere kapaklanınca ister istemez iyileştirici rolümü takınıp o öğrenci umursamaz kostümümden sıyrılmalıydım, ne de olsa oranın bir ağırlığı vardı.Dizini ve baldırlarını ısıtarak bir kaç hareket ile o geceki seansı tamamladım ve onu yolculadım.

Ama fakat kız arkadaşım beni beklerdi ve lanet olsun'du içimdeki Galatasaray sevgisine... Yılın önemli bir derbi maçı oynanıyordu ve benim o son gecemdi. Galatasaraylının Fenerle imtihanı oyununu sahneye koyup maçı izlemeden kız arkadaşımla vakit geçirdim. Ha 4-1lik bir hezimet beni bekliyor muydu; evet, ancak asıl maç benim maçımdı. Geçtiğimizyıl da şampiyon olup ortalığın gadası almıştık almasına ama bu spor müsabakası dediğin nankörlükten öte gidemiyordu. Sevinip ve üzülüp unutuluyordu ve ben bunu askerde keşfetmiş ve iplememeye başlamıştım. Tek üzüntüm, ertesi gün izlediğim özetlerden hakem denilen yazık organizmanın taraflı olduğuna kanaat getirtecek hareketleriydi, keşke dürüstçe bir müsabaka yönetseydi ve yine yenilseydik, önemli değil'di... Konumuza dönersek: O gece de tartıştık ve bir sonuçta uzlaştık. Evet evlenmeliydik fakat zaman alacağını kabul etmeliydik... Ağlamanın ve gülmenin nasıl yakın hareketler olduğunu anladım diyeyim bu sefer üstü kalmasın çünkü tam verdim...

1 otobüsüne atladım ve uykulu Bursa ile soğuk bir yüzleşme yaşadım. Günaydın.

Hiç yorum yok: