yağmur yağıyor, vura vura...
ellerimi bırakıp, bisiklet sürmek yokuş aşağı;
seni sevmek. şimdi anlıyorum.
camda elleri; her damlanın...
ve ben düştüm, dizim kızılcık şerbeti kusuyor.
ağlamak faydasız, seve seve bir can yanışı bu.
gök gürüldüyor, doymamış yağmaya...
kan tutar beni. küçükken de, sadece kana ağlardım;
oysa şimdi yoksun, kana kana da ağlanmıyor...
akıyor bir biri ardına damlaların resmi geçitleri, sokaktan aşağı.
topal bir bacak, bereli diz ve elimde bisiklet; zinciri atmış.
bana şimdi bir bisikletçi ve pansuman lazım, ki daha fazla zayi olma...
yağmur kokusu, bulutlarla gömülü, mağrur bir grilik.
gözyaşı, her düşüşte farz, henüz çocuğum belli-büyümek bir aldanış.
keşke'ler kırık diş; 32 nin 1 eksiği hala-olmayan özlenmez, özlemedim...
diner biraz sonra, yaz yağmuru iştahlı, sorumsuzdur.
en azından ellerim sağlam, tutabiliyorum hala olmayan ellerini, kalkarken.
faydasız hayıflanmalar, intihar cinayet olamaz, kendi düşen ağlamaz.
güneş alacak götürecek yağmuru, sanki hiç yağmamış olacak az sonra.
annem cezalandırır beni, bir kere vurur elime, olmadı oda hapsi, sonra affeder.
ne fark eder yeniden sevinmelerin tesellisi, nasıl olsa sensiz kalacak hepsi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder