24 Mayıs 2010 Pazartesi

Göz kırpan bir yıldızın ağzından

kendimi arayıp, harıl harıl, hayatın sonundan ta ilk başa bakıp, öykünmek, bu, hayat. sevemediklerimi, ziyan ettiklerimi, hak ettiremediklerimi, hak etmediklerimi, elimdekiler ile sevmek sadece, hem de var ya, olamadığım ne varsa, onu hayal edip, çekilmiş tırnak gibi biçimsizleşmek, elleri kavuşlu ensede tavana bakmak, hayat. ulan tam bu dediğim anda, sevinmeyi bölmeyi kıyamadan, yutkunmadan sevinip, ah etmek o tatlı zamanları düşünerek, hayat bu, hasretler olmadan sevgi örülmüyor ve sevmek hayat, nefretlere çevirip sevmeleri, unuttun sanmalarda biniyor o otobüse, son durağı musalla, otobüs ve tarifeli; hayat.


hayatım, hayatın, hayatınız. hem yarımlıklar ve peşinden koşturmalar, unutmalar, unutulmalar, gözyaşları sevinç aromalı, hüzün sızıntılı bazen... hayat kapsar, hayat karışır, hayat gider, hayat gelir.

-İçindeyken kıymetini bil, en azından. Bağımsız yaşarken, ne bir vücudun esiri, ne bir güneşin uydusu gezegeni olmadan da, sevilebiliyor evren; karanlığına rağmen, bir ışık çakılabiliyor boşluğuna.

Hiç yorum yok: