28 Mayıs 2010 Cuma

gülhane parkındaki ceviz ağacı

kaçacak yer yok, aman Tanrım, hayat biraz nefese mani sanki. sıkılıyorum biliyor musun, sanki bir denizde yüzüyorum da, gerçekler bana aslılı, ben ise bir yudum daha hayal peşinde, bir kurbağa gibiyim. karma karışığım, sorumluluklar ve sözler almış başına yürümüş gitmiş, yetmemiş yanında beni de götürmüş. bazen kendimi tanıyamıyorum, evet bana benziyor aynadaki kişi, sesi benle aynı ton, ama o ben değil, o na bambaşka bir ruh üflemişler de, ben misafir kalmışım sadece. hoş, misafirin mecburi olanı mahpusluktur zaten, ben de zorunlu misafirliğimde ses etmeden uslu uslu bana biçilmiş rolleri tatbik ediyorum, aferin peşinde bir ortaokul öğrencisiyim-utanç kalıntısı hala üstümde yazarken bu satırları.

sevdiğim ne varsa yer değiştirdi son zamanlarda. ahmed arif diyor ya, can suskun, can garip, can paramparça diye, benim paramparçalığım sessizliğimde ve bu çok garip. carcar konuşan ağustos böcekliğimi sanki artık tamamladım, konuştuklarım sabun köpüğü sadece. gerçekten ederi olan konular ise, tevekkül sonuçlu bir suskunluk ile beni kendilerine uyduruyorlar. aslan kafeste, aslan ipler ile basbağlı, ama hala aslan ya, fakat kükremesi bile artık sitemli.

bana neler oluyor, ben neresindeyim yaşadıklarımın, ben nereye gidiyorum; araştırmadan, sapasağlam bir kabullenişle peşine düşmüşüm adeta. hayat zaten kaybediş ırmağı, ben de yüzme yok palet hakgetire, Allah'tan sığ hayatım, boğulmuyorum. kötüye gidiyor gibiyim, güdülü bir koyun sürüsüyüm, sorumlu bir kaybeden olmaya adayım. takdire de gerenk yok, yeter ki herkes mutlu olsun, ben hicranları ödünçlerim zaten.

işin ilginci de, ben, tek çocuk kompleksini atlatmaya çabalı bir ergen artığıyım bu yaşımda. yani ben, bir trende aksi istikmette tren kadar hızlı koşuyorum, bağıl olarak yerimde sayabiliyorum en çok. benim kazanımlarım ise, çevremdekiler için değersiz gülüşlerin çöpleri. yalnızlığımı aşamıyorum bu yüzden, benim için değerli olanı paylaşacağım kimsem yok. deney hayvanı gibiyim, ama işin ilginci benim derdim peyniri bulmak da değil, peynir yok çünkü artık.

6 milyar dünyanın içinde benimkisi garip bir uydu. kime yarar, kimden nereye gider, yada işgali en çok ne kadar zaman ziyan eder, bilmem ve bu bilgisizliğim de kendim kadar değerli yada -siz. laf oyunu değil amacım, hoş amacım da yok, ondan böyle üzerimde sırıtması bunca ağır lafın, ben aşk şairi, ben kalorifer kedisi, ben gırgır şamatacı hayta fırlama, ben şimdi sanki sahipsiz. bir püf ile yıkılacak kadar kuvvetli duvarlarım var, yıkıldı mı, ovadan farksız, saklanacak da ne var onu da bilmem, ama omuzlarım düşmeye meyilli, orası kesin.

neresinden tutsak, elimize yapışır, zaten elleri de sahibi gibi tutsak...

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu baya güzel olmuş, neresinden tutsak düşmeye meyilli ellerimiz, çünkü sıkı sıkıya kavrayan yok hayatı...

Şiir müsvettesi dedi ki...

ve kendimi öksüz hissetmiştim. tutulacak ellerim havada kalmıştı sanki...

Adsız dedi ki...

Eller hep havada kalır bazen, ama gün gelecek ellerini yere indirecek kişi de bulunacak ve belki işte o anda milat olucak sana=)

Şiir müsvettesi dedi ki...

bulmak için aramak, aramak için bakmak, bakmak için göz, göz içinde azıcık sabır:)

Adsız dedi ki...

Yol kat etmek lazım gelse de önemli olan bu aşamadır belki de=)

Şiir müsvettesi dedi ki...

haklısın, inanıyorum ve yapacağı(m)/(z)...