14 Kasım 2009 Cumartesi

Kukumav Kuşu


Haftalar sonra ilk defa dinlenmek maksatlı bir haftasonu yaşıyorum. Kış ve hatta sonbahar başından itibaren, beni korkutan, korkutmaktan dahi hasta eden grip belasının ayak izlerini haneme gelirken yakalamıştım. Boğazım hafiften kötü, burnum tıkanır gibi olduğundan, eyvah dedim, ama kurban olduğum alemlerin rahmeti haftasonuna getiriverdi ibreyi, en azından yatarak da olsa, birazcık toparlayabileceğim bağışıklık sistemini. Oysa iş o kadar kolay değil, kaç yıldır, her sonbaharla birlikte beni tavaf eden nezle ve grip ayrılmaz ikilisi, etkin olarak meyve tüketimim sayesinde, bu zamana kadar bizi es geçmişti. Ama ne yapalım ki, bu lanet mikroplar, hastalıklı vampir bünyeler gibi, insan ile büyüyüp, insandan insana geçerek yaşayan varlıklar ve her kış mutlaka hastalık ile hoşbeş etmeli insan. İllaki geliyor, ya başkasınında, ya kötü beslenmeden, ya da artiz gibi giyinmekten(yazar hastalığını bu sebepe bağlamaktadır) olabiliyor bu zorunlu nekahat dönemi. Neyse dediğim gibi, bu haftasonu dinlenme ve kan depolama dönemi olması bakımından 10 numara oldu, toparlayacağız alimallah.

Günler filme ve dizi üçgeninde geçiyor. Onlarla yaşıyorum diyebilirim. İnsanlar ile çok fazla görüşmüyorum bu aralar, arayan soran da olmadığından sanırım, iyice tek başına kaldım. İhtiyacım da yok sanki, hayatımdan memnun tek tabanca devam ediyorum bu sıralar. İnsan bu bakımdan, garip bir mahlukat, tatminleri aç kurt gibi, hatta mutluluk dediği şey için ömür dediği sınırlı hazinesini çarçur ediyor. İstekleri eşkiya gibi dağlarda geziyor, bir yandan bünyesi de etrafında isyan ateşi ile ısınırken bu yalancı savrukluğun, mecburiyetin soğuk yelleri ile yüzleşmek zorunda kalıyor. Bunların ikisi de olmadı mı; yani ne sınırsız istekleri ne de mecburiyetler ile bağlı vahşi aslan elleri kolları olmadığında da, benim gibi muhlis bir şekilde deney faresi gibi kalabiliyor ortada.

Kimbilir, kanım akıyordur da ben hafiflemek sevinci ile rahatlıyorumdur. Baksana, kendime dair bahsettiklerim tek tük artık, hayallerim de yalnızlığın mükellefi ve sana da çok birşey kalmıyor benden. Umut dediğin şeyler de, ya yoklar yada varsa tatile gitmişler. Kayıp güzel şey denebilir, ama aranmıyorsa; fazlalık ve belki de deli dolu bir yaşantı bana fazlalık, ben sadece kendi ayaklarını ısıtmaya çalışan yorgan sakini olabilirim'dir, gerçekten bilmiyorum. Her neyse, hayata sitem etmek de gereksiz, dolu dolu doydum ben onlara yıllardır, olan sadece bana oluyor sonunda. Suskunluk ve tevekkül, hafiflemenin dolayısı ile kendimin güneş gözlüğü ile meçhul bir plajda dertsiz tasasız bir tropik güneşlenme eskizi yaratıyor aklımda ve bu yalancı rahatlık belki aylar var, bende iktidarda; sebepsiz, yaşıyorum.

Hiç yorum yok: