Haftasonu da üstümden geçer, ben yine eski hayatında kalan bir adam olarak hayatıma devam ederim, ben ona yanarım. Allah'tan hayatım hakkındaki kaygılarım benden şu aralar çok uzaktalar, yoksa intihar sebebi ve ulusal bir gazetenin 3. sayfasında takım elbiseli eblek hallerim ile arzı endam edeceğim. Hiçbirşeyden gelip, hiçbir şeye gidiyoruz, ama elimize dökülen limon kolonyası ile ferahlıyoruz; Boşluk Turizm iyi yolculuklar diler; au revoir!....
Cuma günü sıkıntılı ve sıkışık iş günü sonrası aldığım biletin gereğini yerine getirmek üzere 18.30 gibi süzüldüm eve, koşarak. Girmeden köşedeki müdavimi olup evlenme teklifi edip, evimin tostçusu yapsam yadırganmayacak tostçumun kaşarlı tostunu beklerken, 5 dakikamı verip, boş duruyordum sadece. Geri kalan her saniye doluydu. Tostları yerken kaynar suyu içerek, bir yandan da iş yerinde pazartesi unutulmaması gereken bir hususu giriyordum ajandama. Sanırsam, anlamsız kalıyorum ve işe asılıyorum yavaştan, hedefsiz kalınca, iş hayatında tıkılı kalmak da var belki kaderde, ama şimdilik rahatsız etmiyor. Her neyse, sebeb-i ziyaretim besbelli idi memleketi, amcamın 1 numarası evleniyordu, haliyle resmi kıyafet görünümüne sahip, birşeyler girmeliydim, hele ki gömlek farz olmuştu. Ben de hem öyle hem böyleci kişiliğimi konuşturmuştum; o günkü gömleğimi giyip, üstüne kırmızı bozması süeter; altına da rugan ayakkabı ve koyu renkli keten pantalonu giyerek, bir kaç ayrıntıyı daha yanıma alarak yola koyuldum. Koşa koşa yetiştiğim 38 numarada dinleniyordum. İndiğim gibi, otobüsü bekleye koyuldum, İstanbul yolundan geliyordu ve beni bekletmesine alışkındım o yolun. Otobüse varanda, peder ile görüşmüş olmanın rahatlığı ile otobüse mp3 ile emanet ediyordum başımın camlı buğusunu, hele ki, Bursa geceleyin başka güzeldi ve maalesef ben onu sırtıma vuran ve göremediğim bir ışık yolculuğuna emanet ediyordum. Peder Susurluk'u aşarken aramıştı dedim bekle, geliyorum 10 dakikaya. Başka bir tekerleğe emanetken verilen sözler ne kadar geçerliydi bilmem ama sözümü tutmuştum. O gece kavuştuk ve bir film ile muhabbeti bitirdik, uykuya salmıştım hangi kentin bu hangi uykusuydu ama Bursa'nın yorgunluğunu oraya ithal etmiştim.
Ertesi gün dolu dolu geçecekti çok belliydi. Ben düğün olaylarından bilhassa kaçan biri olaraktan, nerdeyse 1. dereceden sahip olduğum düğünde kendimi kafaca nereye koyacağımı bilemiyordum.Öyle ya, ben evliliğe hep soğuk biriydim. Bir aile kavgasında hem annenin hem de babanın hatalı oluşu fikri beni oldum olası çıldırtmıştı ancak bir velet olarak arasında kaldığım çok savaş sırasında bol bol empozesine meze olduğum bir fikirdi. Tek çocuktum, bazen annem oluyordum kavgalarında, bazen babam, paylaşılamıyordum, her biri beni kendinin güdümlü gazetesi yapıyordu, ama itirafı; malumun ilanı olan bir babacıydım hep, fakat ona da annemi ezdirmezdim asla. Her neyse, evlilik bana zor gelen bir hadiseydi, hele ki düğün fikrinin; iki kişilik bir senaryonu ama zilyon tane katılımcısı ile çarşamba pazarı olan bir çormanlık olması benim fıttırmama ramak bıraktığım bir düşünememe hadisesi olagelmiştir, geldi ve geliyordu. Hani ayıptır söylemesi, damat ... vurur, biz halay çekeriz lafı, ne kadar da her haltı aslında durması gereken yere koyuyordu ve benim o hoydur hoydur göbek ziyanının arasında ne işim var ulan benim serzenişi benim için kimlikti, ben'di yani. Fakat atsan atılmaz satsan satılmaz, bir tane amcan var ve sen de tek çocuksun, kardeşin yok bu hatunun öz yengen olması mecburi istikamet, baban var annen var ama fakat sen nerdesin; e mecburen ordasın; ordaydım; olmalıydım. Ama çelişkilerdeydim ve bu hezeyana ne kadar geç katılır ve ne kadar erken sıyrılırsam, o kadar unutulması kolay bir yol ayrımı olurdu, ilk hesapta.
Ancak söz verilen tek şey o düğün değildi. Başka bir arkadaş memlekette görüşmek üzere söz alınmış ve bekliyordu beni. O gün o bakımdan erken başladı, kahvaltı sonrası telin bozulan şarj aletini değiştirmek amacıyla kendimi evden attım sabah sabah. Başarı bu aleti nerede denemeliyim de aynı dalgaya tekrar düşmeyeyim düşüncesini yarattı ve Samedinho'ya uzanayayım dedim, hem laklak hem de hareketli şarj yaparız hesabı... Her neyse adamımız ile muhabbeti telvelendirirken, bunun işleri çıktı bana emanet etti dükkanı ve beni çaya saldı , gencosman o arada. Her neyse bu geldi gitti, müşterisi geldi falan ben dışarıda takılı kaldım. Baktım yandaki tostçuda öss denemesinden çıkmış gençler muhabbet ediyorlar, soru kitaplarına salça oldum. Matematik en büyük, heleki öss soruları benim için çerezdir, candır, nostaljidir, 8 yıllık bir mazidir, daldık çala kalem. 2 tane temizleyip, bir tane çemberli hızlı soruda takıldım kaldım, Samet yetişti, ancak bizden geçmiş hocamı bulduk ağzımızla sonunda. Neyse tel çaldı birden, nerdesin nerde buluşalım minvalli konuştu teldeki ses. Eyvallah dedik buluşalım, zaten ben kaçmaya yer arıyorum da, saçlar papaz olmuş, taranmak falan ister düğünde uğraşamam, diye kısaltmaya niyetliyim ama hem arkadaşı bekletmeyelim, hem de işimizi görelim derken arada kaldım ve hava acayip sıcaktı. Eve gidip üstümü değiştirmeliydim, öncesine berber muhabbetini sığıştıramadım, evin ordaki berberde sıra vardı. Eve gidip üstümü değiştirdim ve uzun saça bir kaç ayar çekerek adama çevirme uğraşı sonrası, kısa kollu gömlek ve üstü süeter ile kendimi dışarı attım. Fakat ohannes'tir, hava onu bile kaldıramayacak düzeyde sıcaktı, ben de evden sonraki durak olarak yakındaki babannemlere uğrayarak hem hasbihal hem de üstümde bir rötuşa gitmek amacındaydım, ki yanıyordum... Eve gidince pederin giyinmiş halde orda olduğunu gördüm, düğün evinden savmışlar ve halamlarla oturakoyuyordu. O arada ben de hem süeteri haşmet babaoğlu tarzı kollarını öne sarkıtıp kavuşturup, omzuma alıyordum; bir yandan da elma yiyordum ikramen. Tel gelip nerdesin diye soran sesten Kurtdereli Spor Salonun orasını aldım buluşma direktifi olarak. Hızla gitmiştim, ama araba yoksunuydum. Yürüyerek bir bayanı gezdirmek, utancın büyüğüydü, hele ki kendi memleketimde; ancak ve ancak düğün dolayısıyla araba bende değildi, dayımdan da sırf bu yüzden istemeye yüzüm olmadı. Her neyse, buluştuktan sonra parktaki pufuduk koltuklardan birine oturma çabasına giriştik, yeşillik, havuz ve çimenler ahengi ile, ancak tıklım tıkış doluydu o bölge. Haydi o zaman başka yere gidelim gazı ile girdim aklına, en son Balıkesir'e yukarıdan bakma fikri galip geldi, taksiye atlayıp, yukarı çıktık ve kısa yolculuk sonrası ordaydık. Hava güzeldi ve yeşillik yine bizleydi Hayattan konuştuk uzun uzun, acılar ve yeniden yaşanacak ne varsa yavanlığından. Mutluluk incinebilirdi ama tekrarı imkansızdı, heleki kesilmişken sular, o suyla bir daha yıkanamıyordun, saatleri geri alsak da kış güneşi erken batıyordu her halükarda. Ordan kalkıp yürümeye karar verdik biraz, pastoral yürüdük bir süre ve sonrası han'fendinin aklına tamirde olan ve alması gereken ayakkabısı düşünce kente normal hayata karışma kararını aldık örgüt olarak. Ayakkabısını alıp, kentin ortasına kurulmuş bir taze meyve suyu sıkan bir dükkanın önüne oturup vitamin aldık sonra. Yalnız unutmadan, küçük bir altın alınmalıydı düğünde takmak maksatlı ve onu da partnerim sayesinde hatırlayabilmiştim. Sonrasında eve bırakmalıydım onu ve ben de eve gidip üstümü değiştirmeli idim. Gider ayak, onun vazgeçemedikleriyle ilgili bir kaç espiri yaptım ona ama zor toparladım ya, o da benim mizah konusundaki püf noktam olsun. Öpüşüp ayrıldık ve eve geldim. Karnım açtı, ekmek kemirirken, peder geldi, anneyi ve halayı kuaföre bırakmıştı. Her neyse, biraz oyalanıp, bizimkileri alıp düğün salonuna vardık. Düğün salonunda her zamanki gibi, klostrofobik çizgime devam ettim, oturdum yerimi beğenmedim, kalktım, kalktığım yerdeki halimden memnun olamadım, derken düğün başlamıştı. Acayip canım sıkılacaktı, burası o kadar belliydi ki, aklımdan bir fasıla ile kaçsam, aşağıdan bir yerden bir şeyler içsem sonra tekrardan dönsem, acaba anlaşılır mı planları yapıyordum kara kara... Tam o planlar arasında kaybolmuş ve ilk dansa kalkmış gelin ve damatı izleyen çiftlarin pisti doldurmasına salak saçma bakarken, an itibariyle yengem dans edelim dedi, annemden bile yaşça büyüktü, nasıl kıraydım'dı, kıramadım, piste götürdüm. Her neyse, bir şarkılık bir dans oldu, derken kendimdeki bu zorlama ile aktivasyona dönüşmüş enerjiyi değerlendireyim derken, aradan valideyi de çıkartalım deyince, pistten ayrılan yengemin ardından valideyi kaldırdım. Ama şarkının ortasıydı ve çalan arkadaşın oluşan bu sallantıdaki kalabalığı iyi kullanma fikri, ile oyun havasına geçince, ben oynamam yapamama kalmadan, validenin önümde oynayan hali ile mecbur kaldım, kıvırtamadım-bizzat kıvırttım... Her neyse, yüzüm renkten renge giriyordu muhtemelen ve terlemiştim, Allahtan peder orda, bir yandan o da el çırpıp gülüyor, rahatlamama neden oldu bu durum. Şarkı sonunda, bizimkini bırakıp oturma pozisyonuna geçtim. Ardından, otururken, peder beni salondan çıkarttı ve birine seni göstereceğim ayağına yan taraftaki ligtv izleme ayağına birane işlevli yere soktu beni. Oraya oturduk, amcaoğlunun dayıoğullarrı ve peder, birer bira ile demlenmeye başladık adam başı. Vay sen ne kadar büyümüşsün, kısmetse senin ne zaman, nedir, neler yapıyorsun türü yarın unutulacak anlamsız soruları akıllı uslu cevapladıktan sonra, biraların ve maçın bitmesi ile yeniden salona döndük, ama keyif gıcır olmuştu ve evet ben bir birayla sarhoş olabilirdim icabında. Döndüğümüz gibi havaya girmiştim ve oynamaya başladım deli gibi, ama her türlüsü halay bile vardı, utanma emarelerinden silkinmiştim adeta ve zaten hafif alkolden yüzüm kırmızıydı hali hazırda. Neyse gecenin geç saatine kadar beynim şişene kadar oynadım, tek ki, harmandalına iştirak edemedim, memleket oyunudur, kendime yakıştıramadım bilgisiz ve çekingen tavırları, ama en kısa zamanda açığı kapatacağımı bildirir, gözlerden öperim. Ve şart oldu, düğün olayında içmek yoksa benden cacık olmaz ey, sayın abim'li öpüjem'li cümlelerin promilli kahramanı, sayın blog...
Ertesi gün ise sevgiliye 10 kasımın onun doğum günü olmasına dayanaraktan, halamın pederden aldığım arabaya iştiraki ile, Susurluk Outlette aldık soluğu. Şimdi doğumgünü mevzusu da gıcık bir mevzu, hediyenin süpriz olması olayı zor bir hadise şahs-ı nazarımca. Şimdi ne alacağını bilebilen biri değilsen, ordan bir gol yazılıyor zaten tersi haneye, artı beğeneceğine emin olamadıktan sonra olay iyice saçmalaşıyor, kaldı ki hatun kısmına giysi alma olayı benim gibi zevksiz bir adam olarak kendini tanımlayan biri için zaten zulüm gibi oluveriyor hadise. Nasıl toparlasak, deken bir de hediyenin kargo ile gidecek olması olayı sarmallaştırıyor, icabında kolye, künye türü sarraf imali olaylara girmek de isterdi, şu deli gönül; ama nasıl güveneceksin de yollayacaksın deplasmana, olmadı o bakımdan, seve seve taktık kola halamı ve kendimi bu alışveriş cennetinde bulvermiştim. Fabrika çıkış mağazaları olmasına rağmen pek de ucuz olmaması, bendenizi derin düşüncelere sevk etmişti, ama dayandık vazgeçmedik, güzel ve uygun birşeyler bulduk elbette. Eski kendim olsa, mümkün değil, ya bulamadık s... et der alırdı voltayı, ama bu dediğim çok değil 2-3 yılda değişmiş bir hadiseydi, artık aramaktan kolay sıkılmayan biri oluvermiştim, bu olgunluğum işe yaramıştı ve yetmemiş kendime de baklava dilimli süeterlerden çekmiştim, yakışırdı ve yakışmıştı ama nerden baksan 25o kağıt yakmıştım bu merhalede, olsun'du hakkat iyiydi, keyifliydi, para varken harcanırdı; kroydum ama para bendeydi vs. vs. Her neyse o iş sonrası, araba ile gezip eve döndük. Akşam peder kıyamamış, çinekopları ızgara... her neyse olan var olmayan, ki benim bile ağzım şapur şupur o hadiseye girmeyeyim).20 arabası ile Bursa'ya rücu eyledi bu deli gönül, daha ne istesindi
Yalnız, sanırsam hayatımın olgunluğa giden yollarında yürüyorum, çünkü eskiden olsa, bir ölüp bir yaşamak olarak düşüneceğim hayatımın, bu dalgalanmalarından keyif almaya başladım. Farklılıklara olan tahammül seviyemin görece olarak artması her zaman iyiydi ve daha iyi olacak inşallah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder