15 Temmuz 2009 Çarşamba

Doğumgünlerinin kesişimi

Dün iki arkadaşın doğum gününü bir araya getirdik gibi. Aslında Neslihan'ın doğumgünü önceki hafta çarşambaydı ve o gün manitası geleceğinden ertelemiştik, bilinmez bir tarihe kutlamayı... Derken haftasonu gelmişti ve unutmuştuk. Zaten o da memleketine ve manitasına gittiğinden çok da bir problem yoktu. Pazar günü Kont Adnan'ın doğum gününü facebooktan öğrenince o gün hem evde bizim büyüklerle oturmaktan daraldığımdan, hem de o gün birşeyler yapalım ayağına genco yu aramış ve arap şükrüye gidelim hesaplar benden kanka demiştim ama herifçioğlu evde kendine düzenlenen kutlamayı sebep gösterekten, kusura kalma kankayı astı ağzımın ortasına. Neyse dedik işimize baktık haliyle. Ben de alternatif olarak kendimi alışverişe verdim. Aslına bakarsanız, tek başına giyecek alışverişini hem beceremez hem de heyecanlanıp üzerime birşeyi yakıştıramamak gibi bir huya sahip oluşumdan pek tercih etmemişimdir. Mutlaka bir bağyan'a bu beğenme faaliyetini paslamışımdır. Fakat askerden gelmek ile başlayan ben neden yapamıyorum arayışı, hayatımın Ankara sürecinde tavan yapmıştı. Yine kendi kendime bir şey beğenmiyordum ama bir erkek vardı yanımda o yardımcı oluyordu seçtiğim adayları elememde. Ahmet baya iyi biliyordu giyinmeyi sağolsun yardımcı da olmuştur bana. Her neyse, Bursa sürecinde ise hafif bir bocalama sonrası, spor yapan vücudun kendine gelmesi ile yeniden çalışmalara başlamıştım ve bu pazar bu tavan yapmıştı. Her neyse, izne ayrılmamdan mütevellit, mayo, yazlık gömlek, tshirt ve parmak arası terlik kreasyonu ile plajlara ben de varım dedim, tabi bu hiçbir yayın organın umrunda değildi, fakat her nedense ben böyle haber artığı cümle kurdum, affet blog. Neyse o günü öyle değerlendirdikten sonra, ertesi gün bir şeyler yapma ihiyacı ile doldu bünye. Yaz gelmişti kardeşim, sokaklar beni ve bizi bekliyordu; sosyalleşiyorduk mütemadiyen. Her neyse, Neslihan haftasonu seferi yüzünden na'mevcut olunca, o akşam spora verdik haliyle, ilgi alakayı. Her neyse, eve döndüğümde zaten kendim kadar ter döktüğümden, halsiz kendimi yatağa attığımı hatırlıyorum. Evdekilerin de son gecesiydi, ben uzatmalara gidiyordum; 3 günüm daha vardı.

Her neyse, ertesi gün annanemleri gıyaben yollamak ile başladım işe. O akşam birşeyler yapmalıydım, ben yalnızlıkla barışık ama hala masaüstünde savaşıyordum. Sen kaçmak de ben ilk geceyi değerlendirmek diyeyim, Adnan ile takılalım dedik, Neslihan da sözünü tutmak üzere bize dahil oldu. Ben Adnan'ı işyerinden alıp bize götürdüm, Neslihan yeni ev arkadaşını anahtar yaptırmadıklarından ve bu bakımdan tek anahtar ile idare ettiklerinden, biraz gecikçekti. Ben de fırsattan istifade, ceket gömlek ve kravat 3lüsünden kurtulayım diye doğumgünü çocuğunu eve attım. O da ben üstümü değiştirince e ben ne olucağım diye sordu, ben de atın erojen bölgelerinde fiyil fiyil süzülüp, sorti yapan kelebek gibi kanka dedim, ortamı ısıttık. Biraz evde internette takılıp, aldık voltayı. Leman'a gidelim dendi yeniden ve Leman'ın haftasonu misafirime yer bulamadığım arka bahçesi boştu. Bize yer vardı. Orda komilik yapan, sarhoş da olsan yüz verilmeyecek tipteki şişman kız yine ordaydı ve bize takılıyordu. Ben de geyiğin sınırı olmadığından işi sündürüyordum. Adnan'ın benim spor giyindiğim halde neden böyle damat gibi giyindiğini sordu. Neyse, Adnan da evlencem, ondan dedi, ben de dedim ki, ablası evet demekten imtina ediyor içirip bastıracağım imzayı diye. Kız hafiften afalladı, ne yani teklif etmek için mi cesaret bulacaksın, içki faslı bundan mı dedi. Ben de yok be canım az sonra nikahı var dedim, Adnan'a döndüm olm versene davetiyelerden bir tane dedim. Adnan geyiğe sardırdı, burdan çıkışta nikah salonuna gideceğiz dedi. Kız saate bakıp, biraz geç değil mi diye sordu. Ben de yok ya kır düğünü yapacağız dağa çıkartıcam bunları deyip kakırdayınca kız da olaya uyandı haliyle. Bu arada aynı hatun bizim uzun zamandır yok olduğumuzdan takıldı bize. Ben de, bütten çakmayalım bari hoca, idare et dedim. Hatunu savuşturduk haliyle. Sonrası baba biraver istedik. Ben biraz içmeye karşıydı o gece, şişiriyordu acayip, meret. Ama gelen menüdeki salak saftirik fiyatları görünce, Adnan'ın bu ne yaman çelişki yılanoğlu bakışları altında hacı biraver içelim dedim. Bir de tavuk fingers diye bir yiyecek var tabakta tavuk eti ve patates kızartmalı falan, ondan istedik iki tane. Neyse biraver önce geldi, biz doldurduk biraları. Az sonra da Neslihan damladı, ona da ayarladık bir kadeh. İçerken tavuklar geldi onlardan otlanıp, muhabbeti kallavileştiriyorduk. İşten güçten muhabbetler ile geyik arası gezinirken, Adnan'ın arkadaşları da icabet ettiler ortama. 2 kişi daha kattık aramıza. Neyse haliyle bunlar kişisel muhabbetler daldılar, ben de en çok bunu sevmezdim sonra alkolün de etkisi ile, 80lerin ve 90ların çizgi filmlerini attım ortaya muhabbet diye. Baya muhabbet çıktı ama, uzun sürmedi, belki de yorgunluk dolayısı ile çabuk kafa olmam ve muhabbetten kopmam da bu algıma neden olabilir. Sonra Adnan arkadaşlarının birine kanka sana acayip bir süprizim var diye tutturdu. İlk aklıma Rus bir hatun yaptı parayı da peşin verdi diye geçridim, Neslihan da ortamda olduğundan geveliyor diye düşündüm. Neslihan tuvalete taşınınca, açılmadı Adnan'ın ağzı hala, bu sefer kanka bir yer açıldı sana göstereceğim diye başladı sayıklamaya. Yeni gelen elemanın birine telefon geldi ve ayaklanınca Adnan bize 20 dakika izin verin dedi çıkışta, ben hala merak ve bu ne iş arası duygularıyla olaya konu mankenliği yapıyordum. Neyse Neslihan kaybolup gelince birden pasta geldi masaya, alkışladık falan, meğer Neslihan pasta yapmış tuvalet ayağına; kötü bir anlam olmasın düzeltelim; pasta almış yandaki pastaneden... Neyse, üfletti Adnan'a, o da üfledi; ikisinin de doğum günü aradan çıkmış oldu böylelikle. Neyse pastaları yolladık, dilimlenip gelmesini beklerken, Adnan süprizi yumurtladı... Meğerse bunun arkadaşı ıslak hamburgere bayılırmış ve yakında bir yerde ıslak hamburgerci açılmışmış. Sükut-u hayal ve içimden acı acı gülmek geldi. Elemana da kaç defa sordum birader n'olursun şaşırdığını söyle diye, her seferinde güldük hep beraber. Bunlar pastalar gelince kalktılar, yine 3e indi nüfus. Biraz daha içelim dediler ben de 50lik ile herkese uydum. Bu arada mekanda ne halt çaltığı belli olmayan bir gitarist kafamı iğfal edip duruyordu. Hayır bu tip yerlerde ben tarzım diyen adamlar yerine azıcık daha avam ve değişebilir adamları istihdam etmek lazım değil midir; herif kışın gittiğimizden beri bir gıdım ilerlememişti çünkü. Neyse kalkıp ayırdık yolları, ertesi gün iş vardı. Neyse eve gelince biraz ayılmıştım ama yine de msn'de yine hayatım en güzel laflarını ediyordum ki, uykum gelmişti.

Uyku ile barıştım annanemler sayesinde, 2 gece kadar daha sürdürmeliyim. İşyerinde herkes tatilde olduğundan çok yoruluyorum, uykusuz da kafa basmıyor açıkçası. Laf aramızda evin boşluğunu özlemişim. Yalnızlıktan şikayetçiyim bazen, ama bazen de o benim en kıymetli hazinem olabiliyor.

Hiç yorum yok: