17 Haziran 2009 Çarşamba

Akasyalar açarken

Bir gün okuldan eve dönüyordum, servisten alakasız bir yerde inmiştim. Bir küçük park benzeri bir yeri aştım, ardından daldım kestirme diye bir kırlığa. Bahar gelmiş cıvıl cıvıldı heryer. Ama mevsimler insanlara sormadan değişiyorlar ya, hani sen de onun bir parçası olup ona katılıyorsun, farkına varamıyorsun yani değişimin. İlla illa farklı bir şey olacak, o zaman anlayacaksın... Mesela yağmur olmadan güneşin de farkına varamıyor ya insan, çöllerde yaşayamaması bundandır belki. Her neyse,yürürken yine öyle kafa bambaşka yerlerdeyken, birden irkildiğimi hissettim... Döndüm esen rüzgara el eden ağaçlara baktım. Sanki yıllar yıllar evvel, uzak kaldığım bir arkadaş bana el ediyordu. Bu ağaçları tanımıyordum ama bir yerden sanki biz burdayız demişlerdi, hem de onlara bakmazken, kafam önümde ince ince ilerlerken. En sonunda farkettim ki kokuları bana ulaşmış ve akasya kokuyordu her yer... O zaman farkettim; anlamazsan herşey aynı seyrinde devam ediyor gibi geliyor, üzülmeye doyamıyorsun da bu haline bakıp gülemiyorsun...

Efkar bastı be blog, efkarın kralı hem de. Yağmur kokusunu nasıl özlediğimi bilemezsin. Gelmeyecek bir sevgiliyi beklemek gibi, her sabahın şafak vaktine bakıp uyumak gibi, bitmeyen gecelerden çıkma kuyruklu bir yıldız gibi, be blog. Şimdi otursam sana hasretimi anlatsam, sen yudum yudum yüzersin içinde, ki anlatacağıma bile şüpheliyim, kelimelerim kifayetsiz kalır, cümlelerim tükenir bu yolda.

Not: Yazar 13 yıldır bir sağlık problemi yüzünden koku alamamaktadır. Çok kız arkadaşına da yalan söylemek zorunda kalmış ve bu yalanlar yüzünden kendine çok darılmıştır, çünkü o sevgili nedir bilmeden koku denilen şeyi yitirmiş bir sahtekardır.

Hiç yorum yok: