27 Mayıs 2009 Çarşamba

Dinlendirildi

Kaç gündür yokum belli bir sebebi vardır dersin, dersin de, yok bir sebebi. Sadece yaşamaya çalışıp hayata asılmak... Sanırsam kitap okumayı yuıllar önce bırakan, cehalete tam gaz giden dimağım bir zaman sonra yazmayı da bırakacak. Korkuyorum, korkuyorum da, benim gibi tatlı su devrimcisi ve herşeyden birazcık olan bir adamın mukadderatı, maalesef, böyle saman alevlerinin mukadderatları ile pararlel seyreder ve nihayete erer. Neyse sükutla kendime sabredeyim, bir yerden fırlar elbet içime attığım tohumlar, bir yerden bakarsın, filiz verir...

Hafta sonu belirttiğim üzere memleketteydim, sadece eski bilgisayarı silmek ve temizlemek için ordaydım görünüşte. Gittiğim günü arabanın geçen bizimkilerin Bursa baskınında kapı altlarını bir yerlere sürtmesinden mütevellit, serviste olacağını düşünerek gittiğimden habersiz bıraktım bizimkileri. Otobüsü bekler paşa paşa dönerim dedim terminalden. Tam dönüş biletine hallenmiştim ki arayan babamdı ve bana nerde olduğumu soruyordu. Haliyle habersiz kalınca Bursa'da kaldığımı sanmıştı. Ben de Terminalde olduğumu ve zaten o kentte olduğumu bildirdiğim gibi tamam ben geliyorum dedi peder. Ben de tamir olmuş sanırsam diye hayıflandım kendime. Yarım saat 45 dakka bekledim pederi ve o sıra bir eski arkadaşı aradım, kendisi Çukurca'da göreve başlayan bir astekti ve morale ihtiyacı vardı. Uykudan uyandırdık muhtemelen ve memleketten konuştuk. Yemyeşil dağların silah çatmak yerine, turizme açılsa muhteşem olacağını konuştuk ve kapattık telefonu. Peder geldi derken, ama dayımın yeni arabasıyla... Araba halen servisteymiş ve dayımın 1 numero emaneten ondaymış. Peder Assos'la ev arasında mekik dokuyordu, yazlıkta bir tadilat vardı. Ertesi sabah kaçacaktı o yana, benden bilgisayarı bir arkadaşına vermek için temizlememi istemişti. Bende muzır neşriyat olmasından korkarak bekle geliyorum demiştim ya, bu sık ziyaretin esvab-ı mucizesi buydu... Eve vardık ve bilgisayara giriştim ve korktuğumun yersiz olduğunu anladım. Filmler vardı ama konuluydu çok şükür sadece izlemediklerimi harici'ye yedekledim sadece. Benim yıllarımın; üniversite ve çalışma ve askerlik sonrası birçok anımı paylaştığım yolaşım başka ellere emanet olmaya hazırdı artık. Dile kolay ama, neler yoktu ki içinde... Bir gün anlatırım muhtemelen onla muhabbetlerimizi, hangi sevgililere dair neler neler içerdiğini ve bana ne geceler yaşattığını.. Teknolojik ama belki hiç bir kadın beni onun bildiği kadar bilemez.

Ertesi sabah erkenden uyandırdı peder ve sarıp sarmalayıp emektar yoldaşı, dayımın arabaya yükledik. Sonrası yatağıma döndüm, her yatak macerası sonrası sırtlarını birbirine dönen çiftler gibi, sevişmemiz bitmiş ve uykuya teslimdik... O gün araba kolladım haliyle ama dayım da 2 numarasını alıp Susurluk'ta arazisinde bir kulube imarında görevlendirmişti ve ben yaya kaldım. Ben de çaresiz kalıp Samedinho'nun dükkanda aldım soluğu.. Ama bir baktım orda da kapı duvar, bastım sinkafı, ne işim var benim ulen burda hesabı, aldım voltayı eve dönerken, aramak geçti aklımdan kefereyi... Aradım geliyormuş yakındaymış, ohladım bi'rahatladım bi'rahatladım, yani sayı versem o sayıya mizah yapmış olurum şimdi. Oturduk muhabbete daldık ve saati akşam yapıp ayrıldık kardeşimle. O akşam aklımda aslında, araba tamirden çıktıysa, almak ve henüz memlekete teşrif etmiş olan amcamlara giderek bir geçmiş olsun ziyareti yapmaktı, malümun kentin ters taraflarında oturuyorduk... Ama validenin yanaşmaması ve tabii bana güvenmemesi yüzünden o iş yaşa bağladı. Kızdım ama silahları bir süreliğine toprağa gömmek gerekiyordu. Hatta ordan hiç çıkarmamalıydım ama işte, bazen asabiyet bazen salaklık bana hep başta yapmamaya and verdiğim şeyleri her seferinde yaptırtıyor.

Ertesi gün karşı komşuların bize teşrifi ile şenlendi hanemiz. Onlar da bana hak verince, orda patladım bu hususta, valide biraz içerledi haliyle. Ben çabuk gaza geliyormuşum bunu bir kere daha anladım. Neyse onları yolculadıktan sonra biraz atıştık gene ama iş bizi bekliyordu, amcamlara bir şekilde gitmeliydik. Apar topar toparlandık ve taksi dolmuş indi bindileriyle oraya vardık. Amcamı zayıflamış gördüm. Ayağından alınan damarlarının kalbine yerleştirildiği ağır bir ameliyatı İstanbul'da tamamlamış ve dönmüştü. Yorgundu haliyle. Tek amcamdı ve onu kaybetsem nasıl olurduyu düşündüm yanındayken bir ara... Sustum sadece, sustum işte. Onu sağlıklı görmek yeterliydi ve ilerisi için umutsuzluk bulutlarını silmeliydim. Ama iyiydi çok şükür.

Çok oturmadan aldık voltayı. Evde hazırlanıp kaçmalıydım Bursa'ya. Ama halamın sözü vardı, havuçlu kek yapacaktı ya, onu almak için önce onlara uğramam gerekiyormuş. Orda biraz ppinekledik ve gönül aldık haliyle. Daha pişmemişti, 2 beşlik bozduk o fasılada. Halama iyi geliyordum, o sıkıntı dolu dünyası benle aydınlanıyordu biliyordum, o bakımdan hayırlı oldu. O gece döndüm eve.

Ertesi günü ve dün çalışmaca ve sporla öldü vakit. Bu gece ise işyerinden bir ismen tanıdığımın veda gecesine katılmalıydım, ki vallahi ağzıma içki koymadım... Bu aralar yeşilay semalarındayım, hadi hayırlısı.. Belki de İzmir gibi içilmiyordur hiçbir yerde. Zaman gösterecek bu dayanma eşiğini. Yalandan iki oynadım sadece bu gece, ama eğlenceli olmalıydı. Ben tanımadığım bir insan için ne üzülebiliyordum, ne de böyle eğlencelerde bulunabiliyordum, mecburi olmasa da olmazdım cismen de. Ama iş hayatının bunları gerektirir bir hesapçı sahteliğe her zaman gereksinimi olduğunda hiç mi hiç şüphem yok. Her şeye rağmen güzel geceydi, erkenden kalktık sadece. Ters tarafta kurulu bir eğlence için mecburi bir durumdu, ablamız bizi affetsin artık.

Hiç yorum yok: