Bunu hekimliğe benzetiyorum bir bakıma, hani ölüm herhangi biri için, önemlidir. Ama bir ölüm, bir hekim için hayatının bir parçasıdır, bir başarısızlık yada ellerinin kırıldığı mecradır; o ölümlere alışkın olmakla ölçülecek bir meslektir bir bakıma. Susar, sustukça da esnekleşir, esnekleştikçe de pişer ve nice hayatların ders zillerini çaldırır, haya
t tenefüsünün uzatmalarına etki ederek. Tecrübeleri ölümlerin kıyısından fışkırır, hayatlarının bir boğumudur birinin ölümü; ama yalnızca'dır. Ben de öyle hissediyorum an itibariyle, hani mutsuzluğum yada sahipsiz tatminlerim, hiç önemsiz. Etkisiz elemanı gibiyim kendimin böyle bakınca, mutlu olmam bir tesadüf ve zaten sarsmadığından da deprem olamıyor. Peki neden, kişinin kendinden daha önemlisi olabilir mi yada olmalı mıdır, kendini umursamayan takmayan ve bunu bir işkenceci gibi sadist bir zevk ile çaresizlik arasındaki pinpon topunun rolüne kuzu kuzu razı gelmem de beni bu sorunun gariban ve istisnai bir cevabı yapmıyor mu, peki?...Hayat nedir?.. Vazgeçmek mi?... Böyle susmak mı, oturmak ve garip şekilde dakika tüketicisi hallerine bir monopolist rekabetçi bir arzcı olarak durmadan sunmak mı?....
Esemiyorum, essem de sinek vızıltısı. Sabır ile pasifliğimin ayırdında bile değilim, düşün artık... Sana diyorum, orda oturan ve sadece sessiz, lütfen yada biran önce kendine gel, kendinden göçüp giden de ne ise, onu yeniden var et, bugünden bir tane daha yok.
herşey ve sen,
gidin.
bırakın beni;
bu bataklık hayatımda.
gidin.
bırakın beni;
bu bataklık hayatımda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder